19 Nisan 2010

Midpoint terasından yıldızlı yüzüğe, ordan çilekli tarta ve Çukurcuma

Bu Cuma çıkışı Taksim Midpoint'e gittik. Terası Haliç manzaralı zaten, izle dur.
Ben bi chicken panini'yi bölüştüm (Paninilerin bi porsiyona ikişer gelmesi ergonomik. Tamam ergonomik burda çok doğru bi kelime olmadı; ama yazdım gitti işte)
Geyik, muhabbet, yarın başlicak sınavlar öncesi bi stres atma falan... İyiydi, hoştu. Bi de teras manzarasından ötürü kalabalık, cıvıl cıvıl. Böyle "fokur fokur" ortamlar (bu aralar kelime seçme problemi yaşıyorum sanki) insanın enerjisini yukarı çekiyor gerçekten.
Sonra bi sürü kişi daha katıldı, 3 kişilik masadan arka masaya geçildi, masalar birleştirildi, garsonlar uyuz edildi vesaire. (:
Ordan kalkınca da, (bikaç kişiyi bıraktık Midpoint'te canım, öyle yeniçeri ordusu gibi her yere cümbür cemaat gitmek olmaz) Çukurcuma'ya indik.
Butikleri gezdik. Lazy'den çıktık bi antikacıya, ordan bi eskiciye, ordan Zeckie'ye... Zeckie'de harika yüzükler var! Bu kadar uzun bi süreyi parmaklarıma bakarak geçirebileceğimi tahmin etmezdim hiç; ama çok  zarif, çok tatlı yüzükler beğendim gerçekten. Bi de benim yüzük problemim vardır, parmaklarımdan hep düşerler, tam oturan yüzüğüm azdır falan, burdakiler öyle değildi çok hoşuma gitti. (Tabi benim yüzük parmağıma olanların bazıları serçe parmak yüzükleriymiş o ayrı... Napalım buna da şükür...)



Sonra da 49 Café'nin bahçesine oturduk. Hep önünden geçip geçip oturmak isterdim buraya, çok sevindim.  Ve garson kız o kadar tatlıydı ki... Kıramadık onu, çilekli tart aldık. (Zaten garson asık suratlının teki bile olsa, çilekli tarta bi insan evladı nası "hayır" der nası?!!)
Ve tartın makine mühendisi mezunu olup, işini sevmediğini fark ederek istifa eden, böyle tartlar, tatlılar, kekler yapıp cafélere satan bi beyefendinin ellerinden çıkma olduğunu öğrendik. Böyle insanları takdir ediyorum ya, ne cesarettir makine mühendisliğinden istifa edip pastaneciliğe soyunmak... Çok da iyi olmuş, ellerine sağlık.
Feridun Düzağaç'la yan yana masalarda oturmaktan daha ilginç bişey başımıza gelemiyeciğini düşünürken önümüzden arabasıyla Latince hocasının geçmesi de hoştu tabi. Bi de bakıyo böyle "Hah! İşte şimdi sizi yakaladım!" falan diye sinsi gülüşlerle falan. Bi anlık dumurdan sonra "Bonjour Monsieur..." falan diye geveledik de duydu mu bilmem... aman. (:
Ve hayatımda ilk defa bi tip box'a tip attım! Sırf o sempatik garsonun hatrına. Hem de tip box kedi resimleriyle kaplıydı, buna rağmen.


Böyle tart olsun olmasın, keyifli günler geçirmek hoşuma gidiyo. Dün de bunlardan biriydi, onu da artık daha sonraya anlatiym, derslerimin başına oturiym. Sınavlar son hızla çullanmakta...

Hiç yorum yok: