26 Aralık 2010

Efsane Geri Dönüyor

Son 4 günün özeti:
  • Tylol Hot
  • Battaniye
  • Peşpeşe izlenen DVD'ler
  • Minoset
  • Üç öğün çorba
  • Öksürük, öksürük, öksürük, öksürük...
  • Baş ağrısı
Yataktan kalkıyorum, kanepeye yatıyorum. Kanepeden kalkıyorum yatağa... Böyle bir kısır döngü işte.
Ama geri dönüşüm muhteşem olacak! Yatağa mahkum olduğum bu dört günde müthiş bi iç yolculuk geçirdim, artık çok farklı bir Eda'yım.

Yok lan, şaka yaptım. Ama geri dönüyorum, özlediniz, itiraf edin! (:

19 Aralık 2010

Feminen

Bi gün ıssız bi adaya düşersem (Ne bliym Oceanic Flight 815'le uçtum falan diyelim) yanıma alcağım diğer iki şeyi bilmiyorum da bi tanesinden kesinlikle eminim: EYELINER!

Sürmediğim gün, bi şey unutmuşum/eksikmişim gibi hissediyorum, bu nası bi bağımlılıktır... Düzgün eyeliner çekmek için harcadığım eforu teste meste etüde falan harcasaydım şu an Boğaziçi'ndeydim. Eyeliner sevdam Audrey Hepburn'le başlamış da olsa, çok ayrı yerlere gitti, böyle Spiderman'in hani simboyisisi vardı da Peter Park'ı ele geçiriyodu ya, o duruma geldi. Hayır yedek yedek Eyeliner var çekmecemde, ya bi sabah kurursa? endişesiyle. Vaziyet fena.

Clinique Liquide Eyeliner, bu arada adadaki eyeliner'ım yani.

18 Aralık 2010

Alaturka

Son bi haftadır Nokia 1100 kullanıyorum. Feneri var, Snake var, T9'u var, daha ne istiyim... Ama tabi bu simple life'a kendi isteğimle dönmedim efendim, pazartesi yaşadığım kaotik travmalar beni bu duruma itti, sıkı durun:

TELEFONUMU TUVALETE DÜŞÜRDÜM!
Hem de ben o güzelim telefonun beyazını bulabilmek için Pendik'e gitmiştim, Pendik'e, anlıyo musun ha, anlıyo musun? Ühühühühühhüühühüühü!

Sınav öncesi stresi falan derken sıkıştım afedersiniz, girdim tuvalete (vücudumun dörtte üçü küçük tabi benim, hemen doluyo, almıyo daha fazla. Bu tuvalet molaları sık yani bende). Çok detaya girmek istemiyorum; ama indirdim pantalonu ve... TANRIIIIIMMM! Dananı kuyruğunun koptuğu yer.
Tuvalet alaturka okul tuvaleti. Umuminin daniskası yani. Tabi o pozisyonda bi şok geçirdim, ki hiç hoş değildi. Telefon resmen cebimden fırladı, kaydı, deliğe düşüp en dibine yerleşti ya LÖP diye. Hayır, insan ne yapar ki öyle bi durumda? Kamera şakası, dicem, o daha kötü oğlum: Tuvalette kamera mı var lan yoksa?!

Kısa bir "beyin donması" anının ardından çıktım, koşarak temizlik görevlilerinin odasına gittim, ordan birini kapıp "Koş teyze koooş! Sifonu çekicekleeerrr!" diye bağıra bağıra kadını da peşimden sürükledim.
Bi de benim kabinden bi kız çıkıyo! Yapıştım yakasına "Sifon... Sifon, çekmedin di mi?" şeklinde, o da herhalde benim çıkarken sifonu çekmeyi unuttuğumu düşünmüş olacak, ben nefes nefese sifoonn diye sayıklarken FOŞ! diye çekti sifonu.
Ben tabi "Allahııım! Allahım! Allahım! Allahım!" şeklinde bir OH MY GOD tepkisi vererek izliyorum sifonun akışını. Telefon orda, tüm haşmetiyle duruyo.
Neyse teyze, eline bilimum katman geçirerek o telefonu aldı, sabunlu su - antibakteriyel jellerle yıkadı, bana verdi. Bi de "Bikaç gün bataryayı mataryayı ayır, kurut" diye de tavsiye veriyo. Oğlumm, kurusa ne yazarr?

Telefon o gün bugündür "telefonum ve bataryaları" şeklinde "kurumakta". Hayır, ellemeye cesaret edemiyorum ki kurusa ne yapayım ben onu.

Karantinaya alın lan beni, ciddiyim. Zaten uyurken cibinliğimin tüllerini de kapatmaya başladım, oto-karantina moduna geçtim.

Şaka gibi.

11 Aralık 2010

Kangurularla okumak istedim

Şeytan diyo ki çek git, Avustralya'da oku üniversiteyi. Ciddiyim.
Logaritmadan, bilmemneyden, limitten geometriden bıkıyo usanıyo ya insan.

Hayır şaka maka, Vakko'da/Harvey Nichols'da, olmadı Beymen'de falan üst düzey bi yerlerde olmak, tüm defilelere davetiye almak istiyorum. O mesleğin adı ne, bilen varsa söylesin.

Ya da şirin; ama adiktif bi mekanım olsun, çok tutsun, iç dekarosyonunu kendim yapiym, dekoratör falan oliym istiyorum.
Ama ÖSS, germe beni. Bak YGS, LYS yeni sistem, onu bile henüz çözemedim, o derece.

4 Aralık 2010

heppi börtdey

Şimdi, haftaya her gün ikişer tane sınavım var. Ve ben bu akşam Bebek'te bi d.gününe gidiyorum. (Yavaş alkışı duyamadım?)

Pazartesiye matematik ve coğrafyayı nası yetiştireceğimi düşünüyorum. Hayır, bi de ertesi gün Fransızcaaa! Tamam, itiraf zamanı: ne kadar kendimi inandırmaya çalışsam da, şu an kafamdaki tek dert: AKŞAMKİ D.GÜNÜ PARTİSİNE NE GİYCEEEEEMMM?

Hayır bana kalsa şöyle gitçem işte:

At ceketi omza, çek skinny pantalonu, al eline sigara, saç-baş dağıt git de tüm gözler sana dönsün di mi?

Şaka yaptım.

2 Aralık 2010

60+

Eve geliyorum, yaş ortalaması 60+ sekiz-on kadın toplanmış, hepsi bi ağızdan dedikodu yapıyo. Evet, anneannemin günlerinden biri.
Ev, hiçbi zaman göremediğim kadar tertemiz, pırıl pırıl. Çamaşır suyu reklamları gibi bembeyaz. Çilingir sofrası kurulmuş, aşuresinden ıspanaklı böreğine her türlü ağız sulandırıcı anneanne yemeği en güzel porselen tabaklarımıza dizilmiş.
Salona geçiyorum, havada bi babanne kokusu (sabun-gül suyu-kolonya-hamur işi karışımı). Tek tek el öpüyorum. Hepsi beni tanımadığım bi akrabaya benzetiyo ("Aynı Selma Hala... Yok canııım yüz hatlarını Zeliha Yenge'mden almış. Ama bak, Emin'i de andırıyo.."), Ulan, diyorum, ne karaktersizmişim, herkese benziyorum. Hadi Selma Hala tamam, hadi Zeliha Yenge de tamam, Emin kim ya? Emin erkek değil mi kardeşim, ne alaka? Haydaa, sineye çekiyoruz mecbur.
Herkes aynı soruları teker teker soruyo: Okul nası? Kaça gidiyosun şimdi? Dersler nası? Galatasaray'dı di mi? Hepsine teker teker cevap verip en kısa zamanda odama sıvışıyorum.

İçerden bağrış çağrış, kimse iyi duyamadığı için ses son desibel, bi hengame, bi Kuran okuma, bi dedikodu...
Tuvalete gidicem, teyzelerden biri giriyo; öteki, kapıda bekliyo. Nöbetleşe giriyolar şerefsizim ya, tuvaletimiz umumi WC olup çıkıyor.

Neyse ki böyle anneanne günleri 2-3 ayda bir oluyo da, atlatıyoruz çok şükür. Bize de kalan hamurişiydi, efendim dolmaydı-sarmaydı, börekti, tiramüsüydü, kekti, aşureydi silip süpürmek kalıyo ki, ee orda da fazla zorlanmıyorum.