15 Kasım 2010

İstanbul: bir kültür şehri

Bi Cuma ney dersime gidicem, sırtıma asmışım neyi, bi kitap da bakmam gerekiyo, girdim kitapçıya. (Post'a böyle başlayınca da kendimi kahvehanede etrafı dileyici dolu Ekmek Teknesi Heredot'u gibi hissettim ya.. Neyse başladık artık..)

Sırtta neyle dolaşmak zor. Bi kere çok dikkat çekiyo ya, dağılın lan! Bi şey değil, ney o! Dağılın evinize! diye o meraklı bakışları savuşturası geliyo insanın. Bi de işin can ve mal kaybına sebebiyet verebilecek olan tehlikeli bi boyutu da var tabi. Ani dönüşlerde bulunamıyorum birine çarpma korkusuyla. Kıçımla dağları deviriyomuşum gibi bi baskı oluşuyo üstümde, manevra kabiliyetim kısıtlanıyo.
Bi de "Aaaa, o sırtındaki ne?" diye soranlara "Ney" şeklinde cevap verip, bu "Ne?" - "Ney!" döngüsünün sonsuza uzanışı var ki, çok ayrı bi dert.

Her neyse, post'umuzun başındaki o Cuma'ya geri dönecek olursak: Kitapçıda adamın teki "Aaaa, ney mi üflüyosunuz?" dedi. Henüz o aşamaya gelemediğim için "Hayır efendim, ÇALIYORUM" şeklindeki karizmatik cevabı yapıştıramadım tabi, "Evet" dedim. Adam bayağı ilgilendi, aksanlı bi Türkçe'yle kendisinin de ney çaldığını falan anlattı, gittiğim kurs hakkında sorguladı beni. Tabi ne kadar çaktırmamaya çalışsa da, o aksanından ve ikide bir cevaplarımı tekrarlattırmasından yabancı olduğunu anladım.

Bre adam! Bak biz burada yabancıları severiz, tamam. Tamam, biz Türkler misafirperveriz. Normalde ağız dolusu küfreder; ancak yardıma ihtiyacı olan bi turist karşısında aniden yumuşar, melek kesilir, kıt yabancı dilimizle - vücut dilimizle elimizden gelen yardımı esirgemeyiz. Kendimizi sevdirmek için türlü şirinlikler/ikramlar falan yaparız, evet. Ancak, rütbeni bileceksin arkadaşım! Sen ki bi Garp'lısın, ok? Gelip benim memleketimde benim kültürümü benden çok sahiplenme lan! Bi oturuşta benden çok kebap yeme anliyacağın, ne bliym sufizme/ney'e falan durduk yerde merak salma lan! Gelip de bana "velakin"li, "mütemadiyen"li, "mesut"lu falan cümleler kurma!

Kimsin lan sen, çık dışarı, ÇIK!

Hiç yorum yok: