NINE'ı izledim bu akşam. Hayır hayır... Olağandışı olan sinemaya gitmem değil. :) Ama ilk defa bi film bu kadar kamaştırdı gözlerimi. Jenerikler geldiğinde koltuğumdan hala kalkamamıştım. Resmen gerçek dünyaya dönmek acı vericiydi.
O ne filmdir... O ne görsellik, ne şahane şovlar, ne kostümler, ne oyuncular... Ağzımdan akan suları zor toparladım desem yeridir.
Film, birbirinden güzel kadınlarla (eşi, metresi, ilham perisi, yeni tanıştığı bir moda muhabiri, annesi ve bir fahişe) çevrili ünlü İtalyan yönetmen Guido'nun yeni filmine tıkanıp başlayamamasını anlatmakta. Guido, kıvrak zekasıyla herkesin senaryosunun hazır olduğu, ancak bir kelimesi bile yazılmamış bu filmin basın toplantılarından kaçar. Bi nevi baskıdan, stresten uzaklaşmaya çalışır. Daniel-Day Lewis, bu rolde kesinlikle döktürmüş. İtalyan aksanı son derece başarılı. Aynı anda birçok kadını idare edip arada kalan yönetmenin hakkını tam anlamıyla veriyor. O ne karizmadır... Role cuk oturmuş.
Filmin kadın yıldızlarından (ki Daniel-Day Lewis dışında tümünün kadın olduğunu varsaymalıyız(: ) Penelope Cruz tam bir "metres" olmuş. Beyazperdede resmen büyüyor bu kadın. Başka bi şey oluyor. Metres kaprislerini, hem Guido'ya hem kocasına bağlılığını mükemmel canlandırmış. Küçük sayko'm benim yaa.. :) Nası da tüm dengesiz rollerin üstünden gelir. :) Öyle güzel dans etmiş ki şarkısının biraz sönük kaldığını söylemek mümkün. Bi de filmdeki en güzel kostümlerde Nicole'le kapışır.
Fergie ise ondan beklediğimden çok daha üstün bir performans sergiledi, tüm salondakileri büyüledi. Biraz tombullaşmış yalnız, olsun.. O kumsaldaki dansını sahneye muhteşem taşımış. Biraz Roman havası katmaya çalışmışlar, eh, yine de en iyi Fergie'ye giderdi. Ama şarkısı... MÜKEMMEL. Filmden çıktığımda Fergie hala beynimde "Be Italiiiiaaaan!" diye bağırıyordu.
Kate Hudson... Üzgünüm... ama filmdeki en gereksiz karakterdi belki de. Fazla Amerikanvari olmuş. Ve evet, o da oldukça tombul. Biraz yaşlanmış mı ne... VOGUE muhabirini canlandırıyo olması bile onu gözümde çok yükseltemedi. Yine de hakkını vermek gerek, şarkısı Cinema Italiano'yu iyi söylemiş. Ve şarkının sözlerine tamamen katıldım. :)
Nicole Kidman. Büyüleyici. Göz kamaştırıcı. Diva. Sırf endamı yetmiş ya... Kuğu gibi zarif, bembeyaz, mükemmel. Gerçek bir ilham perisi. O kostümleri taşıyışı, zerafetle salınışı gerçek olamayacak kadar güzel. Peri masalından fırlamış gibi.
Sophia Loren. Yaşayan efsane.
Ve... Marion Cotillard. Kocasının gölgesinde kalan eş rolünde oldukça başarılı. İnsanın içine işleyen hüzünlü bir yüzü var. Çok çok güzel. Kırılgan. Zarif. Ve tekrarlıyorum.. Çok güzel. Audrey Hepburn'ü hatırlatan saçları, mimikleri, yüzü ve tarzı... Marion'u yakın takibe aldım sanırım. İlk şarkısını söylediğinde üzülmüştüm. Hem şarkı hüzünlüydü hem de bi performans daha istedim Marion'dan. Neyse ki o beklediğim performans filmin sonlarına doğru oldukça tatmin edici bi şekilde geldi. O siyah-beyaz dansı, şarkısı, bi şirin bi seksi edası... Bu kızda iş var.
Uzun zamandır bir sinemada bu kadar büyülendiğimi hatırlamıyorum. Müzik, kostüm, dans, sürükleyici konu... Gidilmeli, meli, mel,
meli...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder