30 Mart 2012

Dublaj cümlesiyle "Bitirelim şu işi!"

Büyük güne son iki. 
Niyetim "Bu eğitim sistemi bozuk, insanları birey olarak ele almıyor, herkesin yeteneği ve kapasitesi farklı, hayattaki işlevi/fonksiyonu farklı, herkes tek bi sınavlar pıtır pıtır aslında hiç işi olmayacakları dalların eğitimini almak zorunda kalıyo" geyiğine girmek değil.
Aman rahat ayakkabı giyin efendim, yok önceki gece ılık süt için yatın konuşması gibi bi niyetim de yok.
Şu son zamanlarını sonunu bekleyen bekleyen kurbanlık koyunlar gibi YGS'yi bekleyerek geçiren hepimize başarılar, zihin açıklıkları ve en önemlisi de huzur diliyorum; zira son bikaç haftadır en çok duyduğum cümle "Ben bu tempodan sıkıldım artık!" 'Tempo' gibi ekstrem bir kelimeyi bu kadar sık duyacağımı düşünmezdim.
Sakin olmak gerek, bu zamana kadar çalıştık, ya da yeterince çalışmadık. Her soru türünü en az bi kere gördük, ya da konu eksiklerimiz var. Varsa var, ne yapalım?! Sınava giricez ve biticek. Benim en büyük korkum bir nisan şakaları açıkçası.

Bi de sınava pijamayla giricem galiba, net. Yani pijama olduğunu çaktırmayan gizli pijamaları çekmek gibi bi planım var.
Bi de oraya boyunu kilosunu abarta abarta yazan akıllı arkadaşlarım benim, umarım onların çok da kaale alınmadığını anlamışsınızdır. Ben saf saf laps diye gerçek ölçülerimi yazmıştım da, boyunu 2 metreye çıkaranları gördükçe üzüldüydüm saflığıma. Ama karma gelir bulur dostlar, ben o boya eklenen santimlerin, kiloya katılan kiloların sınav yerleri dağıtımında bi ölçüt oluşturduğunu pek görmedim de. İlkokulda giren irice arkadaşım, sen de üzülme. Abaküs var, ne bliym üstünde ekinoksların yazdığı mevsimler tablosu bile bulursun belki.
Bi de bi kısım off sınav geçse de rahatlasakçılar var. Bunun LYS'si Haziran'ı olduğunu da hatıratarak hepimize bol şans diliyorum. Rast gele!

5 Mart 2012

yavru çinekopların intikamı

Karma is a bitch demişler, ne de güzel demişler. Bu karma adlı kaşar kızımız nedense beni pek bi seviyor, hiç bırakmıyor peşimi. Diyorum azıcık başkalarına da bulaş, yook ille de eda ille de eda...
Cumartesi dersane çıkışı iki arkadaşımla kahve içiyoruz. Birisi fena yeşil dostu, laf lafı açıyor ve bi ara konu seninki kaç cm?'e geliyor. Ben de "off, ben istersem yavru balık da yerim, çinekop da yerim çupra da yerim hepsini yerim. Yavruysa yavru napiym be!" diyorum, ama yardırıyorum, tutan yok.
Yarım saat sonra metro çıkışının önündeyiz. Üç kişi bıdı bıdı konuşmaktan bi türlü ayrılamıyoruz. Hayır ayaküstü muhabbet yapma demiyorum, hobi olarak yine et sen sohbetini de gidip Greenpeace görevlilerinin kadrajının ortasına laps diye yerleşme di mi? Hata bizde. Bizde.
Bi tanesi geliyo. Uzun saçlı, fosforlu yeşil yelekli kocaman gülümsemeli bir yeşilci. TANRIM!
Gözlerimi kaçırmaya çalışıyorum, niyetim ben nükleeri destekliyorum, teşekkür ederim! diyip köşeyi dönene kadar son hızla koşarak uzaklaşmak. Ama dediğim gibi, arkadaşlarımdan biri sağlam çevreci. Ben zaten destekçiyiiiimmm! diye atılıyor, gururla. Görevli, ilkokul arkadaşını yıllar sonra görmüş gibi bi sevinçle AAA! Öyle mi ne güzeel! diyor ve gözleri parlayarak bana dönüyor: Siz? Destekçi olmayı düşünmez misiniz?

YAVRU BALIKLARIN İNTİKAMI! Allahım, keşke benimki kaç cm ölçseydim, düştüğüm şu duruma bak.
Yarım saat önceki sana ne be yaaee istediğim kürkü giyerim ohh! hali'mden eser yok tabi, yaa benim kredi kartım yok diyorum, mırın kırın bi şeyler geveliyorum.
Ama Yeşil Adam durur mu, planlamış hepsini. Siz arkadaşınızın kartından üye olun, nasılsa bi şekilde buluşuyosunuzdur ayda bir bi yemek ısmarlarsınız, bi kahve içersiniz diyor. Çakal. Yeşil çakal.
Bu arada çevreci dostlarım benim, canlarım, ciddi ciddi gelecek yıl nası görevli olarak çalışabileceklerini soruyolar.
NEEEEEE? Sadece kendimi yakışıklı Greenpeace'çi elemanlara zincirleyebilceksem görevli olurum. Nükleerciyim ben!
Ve ben ne olduğunu anlamadan kendimi elimde bi Greenpeace dergisiyle eve giderken, her ay kamçım olacak bi borçla buluyorum.

Yolda yavru çinekopları düşünüyorum...