12 Mart 2010

Alice In Wonderland

lice In Wonderland'e gittim. Trailer'ını gördüğüm andan itibaren dört gözle bekliyordum zaten. Rengarenk bikaç saat geçirmek, şu kapalı havalarda, stresli, "uf"lu "puf"lu günlerde çok iyi geldi.


Tim Burton. Taparım.
O adamdaki hayalgücüne hepimiz rahatça sığabiliriz, hem de küçülmemize gerek bile kalmaz! :)

Johnny Depp resmen döktürmüş, her filmindeki gibi. Willy Wonka'ya oldukça benzeyebilecek bi karakter oynamış. Ama oyunculuğunu yine konuşturmuş ve Mad Hatter Willy Wonka'dan bağımsız olmayı başarmış. Gülüşleri farklı, konuşmaları, tavırları... Johnny Depp gerçek bir oyuncu. Herkes, her şey olabilir. Üstelik her defasında da sizi kendine hayran bırakarak. Kızıl saç, tamamen yapay nerdeyse neon yeşil göz, kalın kaş, komik bi kılıkla bile karizmatik olan bir adam bu ya. Daha ne olsun.


Burton'un kadrolu oyuncularından, aynı zamanda eşi, Helena Bonham Carter da oldukça iyiydi. Bu kadına piskopat roller gidiyo mu ne... :) Koca kafalı Kırmızı Kraliçe belki de filmin en komik karakteriydi. Acımasız, kompleksli, hafif salak, yine de kendi çapında kırılgan... Helena'dan başkası zaten altından kalkamazdı.

Diğer karakterler de iyi. Ancak Kırmızı Kraliçe ve Mad Hatter'ın yanında biraz sönük mü kalmışlar ne... Anne Hathaway de göz dolduruyor dodurmasına ama... O "asilim ben", "Beyaz Kraliçe'yim" tavırları çok kasıntı kaçmış. Eğreti durmuş.

Film görsel açıdan da çok tatmin edici. Eee, zaten beklenti de bu yönden yüksek.

Yine de Tim Burton'ı Tim Burton yapan o gotik tarzını aramadım değil. O kötü karakterle empati kurdurma olayı çok da yok gibiydi. Gerçi bu kadar renkli ve neşeli olması gereken bi filmde, Harikalar Diyarı'nda, nası bi gotik ortam bekliyosam... Yine de Tim Burton ya..

Hiç yorum yok: