tag:blogger.com,1999:blog-59752091953822139572024-03-14T05:42:43.633+03:00Vanilya ve KaramelEdahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.comBlogger125125tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-43218165363168968112014-03-19T16:26:00.003+02:002014-03-19T16:28:43.295+02:00Çivisi çıkmışlık artıkNe iğrenç zamanlardan geçiyoruz. Ne vicdansız zamanlardan geçiyoruz.<br />
Bu nasıl bir gözü dönmüşlüktür, bu nasıl bir hırstır ki evlatlarını bok yoluna kaybeden babalar, umarım ki hiçbirimizin başına gelmeyecek bir acıyı yaşarken bile sağduyularına sahip çıkıp birleşme mesajları verirken, 15 yaşında bir çocuğun ölümünden rant sağlamaya çalışan..<br />
Niye ekmek almaya giden çocukların kahramanlaşmak zorunda kaldığı bir ülkedeyiz ya?!<br />
Nasıl bir halden anlamamazlık, nasıl bir kalpsizliktir insanlara evladını yeni kaybetmiş bir anneyi yuhalatmak, mezara konan bilyede anlam aramak...<br />
Siyaset ne kadar güç oyunundan ibaret de olsa, 70küsür insanın başındakinin en azından sağduyu sahibi olması gerekmez mi...<br />
<br />
Her gün bir yenisi çıkan kepaze tapelerin artık sıradanlaşmasından korkuyorum. Her şeyin, doğruluğu şaibeli sandık sonuçları ile meşrulaştırılmasını anlamıyorum. Duyarlılığı sapıklıkla, nekrofiliyle karıştıran pişkin insanların devlet adamı olmasını anlamıyorum. Soğukkanlılığımı koruyamıyorum. İnsanların mezhebine, kökenine, inancına, hayat tarzına, osuna şusuna göre onlar ve biz'e indirilmiş olmasından korkuyorum. Bu insanların hırsından, açgözlülüğünden, para ve güç aşkından, deliliğinden, vicdansızlığından korkuyorum.<br />
Tahliye kararı verecek hakim o davayı alana kadar 4 hakim değiştirilen davaların sürdüğü, masumiyet karinesinin sadece birkaç kişi için akla gelen kuru bir değer teşkil ettiği, istenilen kanunun bazen ve istenilen kişilere uygulandığı, avukatların saçlarından tutulup götürüldüğü, sadece belli kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin korunduğu bir ülkede hukuk okuyor olmaktan utanıyorum, anlamsız geliyor.<br />
<b>Ben maalesef artık gelecekten korkuyorum.</b><br />
Ben sadece biraz <b>mantık</b> diliyorum, biraz <b>sağduyu</b> diliyorum. Biraz <b>vicdan</b>, biraz <b>ar</b> diliyorum.Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-58336647670396267452013-06-03T22:20:00.001+03:002013-06-03T22:20:49.382+03:00el eleBu kadar barışçıl niyetlerle başlayan bir gösteri / tepki, böylesine vahşetle devam etmemeli. Kendi vatandaşını, böcek gibi, kimyasallarla bayıltmak / uyuşturmak hangi zihniyetin, hangi aklın perspektifinde düzgün bir mantık çerçevesine oturuyor.<br />
Benim aklım hiç almıyor. Sağduyudan tamamen yoksun insanlar nasıl var olabiliyor.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJgutri6Kez77Ny0XJ0da2t4vGnIOkS6B6x-F0dgT9_cggSPKGqZypv7HoyELoB8ZAiB_CqrsFPlv-iuYSbMoQxu8W3LYdmyLYIg-WsHfBOl7TBgx4crt8nK9UvZXLE-FSo3UefcjEpQ/s1600/ocuppy.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJgutri6Kez77Ny0XJ0da2t4vGnIOkS6B6x-F0dgT9_cggSPKGqZypv7HoyELoB8ZAiB_CqrsFPlv-iuYSbMoQxu8W3LYdmyLYIg-WsHfBOl7TBgx4crt8nK9UvZXLE-FSo3UefcjEpQ/s400/ocuppy.jpg" width="400" /></a></div>
<br />Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-2300213585963719842013-06-01T11:37:00.000+03:002013-06-01T11:40:11.295+03:0031 MAYIS 2013<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIrppaJXnQsLhW8wIhlDsYna71a9CcgUcKKNFUoogrevS1_hHzj7Ds2Z2e0yN-XsXN1yDfy60Yws7pwxCN9DS6KsC4ABYmPyI7wPMH8rcVKoOa-OjsHKOh3leozY5ed_Y7PHDC9E3INg/s1600/occupygezi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIrppaJXnQsLhW8wIhlDsYna71a9CcgUcKKNFUoogrevS1_hHzj7Ds2Z2e0yN-XsXN1yDfy60Yws7pwxCN9DS6KsC4ABYmPyI7wPMH8rcVKoOa-OjsHKOh3leozY5ed_Y7PHDC9E3INg/s320/occupygezi.jpg" width="320" /></a></div>
Hepimiz tarihe geçecek büyük bir olaya canlı şahitler olduk. Yarın öbürgün bütün bu direnişi yaşamış insanlar olarak, sorulacak hesabın arkasında duracağız.<br />
<br />
Sen yavaş yavaş her kafana koyduğunu yaparsan, demokrasinin temel taşı olan kişi hak ve özgürlüklerine kendi perspektifinde yaklaşırsan, sana muhalif her kesimin hayat tarzına karışıp özgürlüklerini bir ordan bir burdan kırpmaya kalkarsan, senin hayat tarzını paylaşmayanı dışlarsan/"kafası kıyak"lıkla suçlarsan, yüksek yargı kadrolarını bir bir değiştirip insanları yıllardır suçunun ne olduğunu bile bilmeden gözaltında tutup onların özgürlüğünü ellerinden alırsan/yargı bağımsızlığını hiçe sayarak hukuk güvenliğini yok edersen, Cumhuriyet'in temel niteliklerinden biri olan hukuk devleti olma yolundan uzaklaşırsan, kendi vatandaşını gözünün önünde olup biteni izlemek için yabancı kanallara mahrum bırakarak düşünce ve ifade özgürlüğünü / basın özgürlüğünü delip geçersen, hiçbir direnişçi tepkisel gösteriyi / yürüyüşü dikkate almazsan, yine Cumhuriyetin olmazsa olmazlarından laikliği kendi kafana göre ölçüp biçersen/artık laik denebilecek bir devletten çok uzaklaşmışsan...<br />
<br />
Bu artık o ağaçların meselesi olmaktan çıkmıştır.Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-85373399552718608332012-10-19T23:22:00.004+03:002012-10-19T23:29:56.828+03:00Kulaklarım çınlıyor<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgr0CXr9skOrzx6_wnv7P63IPzwojOuxAYcX1PJV78K1MkMQGu5uJ91BaFbuetijXlLBPuJvJ115GbtIcLCRXYzeGtkAzRaH71LmPBmYy3ugrp_hJU373gLqG1CuTmviO0LP65bc0C5iQ/s1600/Photo+on+2011-08-18+at+19.18+%232.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgr0CXr9skOrzx6_wnv7P63IPzwojOuxAYcX1PJV78K1MkMQGu5uJ91BaFbuetijXlLBPuJvJ115GbtIcLCRXYzeGtkAzRaH71LmPBmYy3ugrp_hJU373gLqG1CuTmviO0LP65bc0C5iQ/s400/Photo+on+2011-08-18+at+19.18+%232.jpg" width="400" /></a></div>
Son iki gündür sol kulağım tıkalı. -ydı.<br />
Göze inen perde kulağa da iniyor mu bilmiyorum, ama benim kulağa perdeyi geçtim maşallah <b>yalıtım</b> <b>duvarı</b> inmişti.<br />
Curcuna'da dansmanslı müzikli bi partinin ertesi günü sol kulağım iptal. Ben de "clubber bir insan değilim ben, kulak alışık değil napsın. Geçer" diyip durdum. Helal olsun DJ'e bile dedim, <b>bas'ı nası da vermiş sinsi sinsi.</b> Çaktırmadan kulaklar hasar gördü, vay be. <b>Helal DJ, helal sana. </b>Böyle böyle düşünüyorum.<br />
Baktım kulağım ikinci gün de geçmedi. Geçmediği gibi daha da bi kötüye gidiyor sanki.<br />
İnsanlar bi şeyler diyor, on altı kere <b>NEE? DUYAMADIM YA Bİ DAKKA...</b> diye tekrarlatıyorum. <b>Yirmi yaşında bir annane oldum resmen.</b> Sol taraftan bi şeyler duyuyorum, ama derinlerden. Sesler böyle <b>boğuk boğuk</b> geliyor, sesi duyuyorum da neler söylendiğini seçemiyorum. Allahım, resmen annanemin derdini anlatırken kullandığı sözler işte bunlar.<br />
Solumda oturan kıza açıklamamı yaptım. Hayır açıklaması da zor. <b>Kulağın içinde neler döndüğünü ben de tam bilemiyorum. </b>Kulağım tıkandı da benim ehehe şeklinde açıklamalara giriyorum, utanıyorum da aynı zamanda. Kulak neden tıkanır: <b>Kulak kiri.</b> Hayır, yok öyle bi şey. <b>Temiz de bi insanım neticede.</b><br />
Duyma yetimi iyiden iyiye <b>asimetrik bi biçimde </b>yitirdim. Bi şey söyleyene sağ kulağı dönüp BUNA KONUŞ diyorum. Bi milyonuncu kere neyy? dememek için kim ne dese gülüyorum, garanti tepkiler vermeye çalışıyorum. Rezalet bi durum.<br />
<br />
Sabah bana fenalıklar geldi, randevu aldık. Okul çıkışında tıp merkezine koştum ben.<br />
Bi de doktor odasında acayip gerilirim. Küçüklükten beri. Anneden torpilli, canım annem öpüldün çok, <b>benim her türlü sağlıksal işlemim evde halloldu.</b> Rapor almak olsun, reçete olsun... aşılarımı bile evde yaptık hep.<br />
Adam buyrun diye koltuğa oturttu beni. Ben gerginlikten tabi <b>ehehe nasılsınız? iyisiniz heralde...</b> diye geveliyorum. Adam da şaşırdı tabi. <b>E ben iyiyim de siz nasılsınız? Şikayetiniz nedir?</b><br />
<b>"Siz"</b> hitabına da geriliyorum. Bir gerilim küpüne döndüm ben.<br />
Kem küm bi şeyler anlattım. Beni muayene koltuğuna geçirtti. Şimdiii, dedi, <b>bakın kulağınıza giriyoruz.</b> Kulağıma mikro kamera soktu, yandaki monitörden kulakiçimde yolculuğa çıktık.<br />
Hmm... dedi. Şikayetiniz kulak kiri.<br />
<b>ALLAHIIM! BU NASI Bİ UTANÇ!</b><br />
<b>NEEEEE?!! BEN TEMİZ Bİ İNSANIM, SAÇMALAMAYIN! KULAKLARIMI HİÇ İHMAL ETMEM, KİR DE NE DEMEK! DUYAMAMAK KADAR KİR Mİ BIRAKICAM ORDA. AY ALLAHIM ŞU AN GÖMÜN BENİ BURAYA...</b><br />
Ben çıldırdım tabi, çıldırınca da kulağımın içinde biraz daha ilerlediiik veee: <b>ORDA KOCAMAN Bİ KABUK BAĞLAMIŞ İLTİHAP VAR! </b>Monitöre bakamıyorum, durum o kadar iğrenç. Yara kabuğu tüm girişi tıkamış <b>pişkin pişkin sırıtıyor bize.</b> Yaa diye sitem dolu bakışlarla, haklı çıkmanın verdiği gururla baktım doktora.<br />
Hmm... dedi. Nolmuş buraya?! Nası bi darbe aldınız kulağınıza, <b>ciddi bi şekilde iltihap kapmışsınız.</b> dedi ve uzuuuun bir temizlik sürecine girdik. Kulağıma ne şekil makine varsa hepsi girdi. Bakın diye de içerden çıkardığı devasa kabukları göstermeyi ihmal etmedi doktor, sağolsun.<br />
Kulağım açıldı, kutsal koroyu duydum. Reçeteye ilaçlar yazdı. Şimdi sabah akşam özel hazırlanmış bi damla damlatıcam sol kulağa. Hadi hayırlısı.....<br />
<b>Bi daha da annanemle dalga geçmiycem. Gerekirse duyamadığı cümleyi baştan sona kodliycam.</b><br />
<br />Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-53157980463020109882012-08-04T11:01:00.002+03:002012-08-04T11:01:30.883+03:00 İYİ Kİ DOĞDUM BEN <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdCYGCk5NysKSGMAoDfLoHTl9uKIaIYbsqJYWV_0o65C5WEBMQuz-jo7nU0kuAUGiC1KmEr98A2GZt2s1FrqSKjvOv0b8_NEGPeeEW_-SgLYjmfMaKkpK-bLR9zH4-ed8h2tpLqTOKCQ/s1600/marilyn.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdCYGCk5NysKSGMAoDfLoHTl9uKIaIYbsqJYWV_0o65C5WEBMQuz-jo7nU0kuAUGiC1KmEr98A2GZt2s1FrqSKjvOv0b8_NEGPeeEW_-SgLYjmfMaKkpK-bLR9zH4-ed8h2tpLqTOKCQ/s320/marilyn.png" width="266" /></a></div>
<br />Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-39779440099014692972012-06-27T10:32:00.001+03:002012-06-27T10:35:52.703+03:00Sergüzeşt-i Eda<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQUZ2gVOhKBF01d1_AGUJijkKT9guukj5OZycahQcFPkh3JIfXn_X4kO6BiYx-_eebM_TvYXNOYOsKzhHHB3UMv27shWlmlTiopwkhPG3S53VUzwvme6K3bTVZR_7wtGRrp3jJMsKDFw/s1600/stilettos.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="244" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQUZ2gVOhKBF01d1_AGUJijkKT9guukj5OZycahQcFPkh3JIfXn_X4kO6BiYx-_eebM_TvYXNOYOsKzhHHB3UMv27shWlmlTiopwkhPG3S53VUzwvme6K3bTVZR_7wtGRrp3jJMsKDFw/s320/stilettos.jpg" width="320" /></a></div>
Dün akşam Ege'nin diploma töreni vardı. Akşam altı buçuk gibi Üsküdar'da olmamız gerekiyordu, beş buçukta çıksak yeter diye düşündüm.<br />
Plan taksiye atlayıp gitmek.<br />
Tabi direk taksiyle evden okula gidileceği için ben <b>zımbalı bluz - mini şort - parlak lame stiletto</b> kombinasyonunu tercih ettim.<br />
Taksiler bizi almıyor! Yok efendim trafik çokmuş, yok efendim köprü tıkalıymış, I. köprü kapalıymış, birinin geçiş kartı yokmuş blablablabla...<br />
<b>Biz metrobüse kaldık! Ben o kılıkta metrobüse binicem. Hayır bi de ayakkabı yürümek için değil, izlenmek için yaratılmış.</b> O saç telinden ince topuklularla tabi ki yürüyemedim, <b>suyun üstünde yürümeyi denesem daha başarılı olurum.</b> Aldım elime ayakkabıyı, başladım <b>çıplak ayak</b> yolculuğa. <b>Ben</b> <b>cıbıl cıbıl ayaklarla metrobüs durağını, Zincirlikuyu'dan Altunizade'ye metrobüsü, Altunizade'de üç üst geçidi geçtim!</b><br />
Metrobüs mesela... Elimde ayakkabılar, onları sakliycak yer de yok, çıplak bordo ojeli ayak parmaklarımla öyle bikaç durak.<br />
Önce kıyafetimi süzen bi gülümsüyor, sonra ayaklarımı görünce dumura uğruyor. <b>Birbirine beni gösteren mi dersin, reklam çekimi sanan mı dersin, bütün yol ayaklarımı izleyen amcalar mı dersin ne ararsan var. Biri sorsa SANA NE ARKADAŞIM AYAK BENİM AYAĞIM İSTER AYAKKABI GİYERİM İSTER GİYMEM SANA NOLUYO ALLA ALLLA!!! diye atar yapıcam, kimse de sormuyor.</b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggZoRv24-jZJAw2Vqwxl7z-lpOAFykhk1CRyVADyoofIOQHk5uTd7s77bvQOLzhq5mfD9vlZEn4yNsQMfmZTzpnUaxSyB_YxRDGhOGNkH_cX52e2-EUURmYT_RVBwfWz9O1qLS8B3A9A/s1600/heels.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggZoRv24-jZJAw2Vqwxl7z-lpOAFykhk1CRyVADyoofIOQHk5uTd7s77bvQOLzhq5mfD9vlZEn4yNsQMfmZTzpnUaxSyB_YxRDGhOGNkH_cX52e2-EUURmYT_RVBwfWz9O1qLS8B3A9A/s320/heels.jpg" width="320" /></a></div>
Yemin ediyorum, insanlar telefonlarıyla "çaktırmadan" fotoğrafımı çekti. <b>Yarın bi gün 9gag'da Meanwhile in Turkey başlıklı, elinde parlak lame ayakkabılar çıplak ayaklarıyla yaya geçitleri geçen bi kız fotoğrafıyla bir post görürseniz o benim.</b><br />
Aman reklamın iyisi kötüsü olmaz.<br />
<br />
Hayır bu akşam mezuniyette napıcam onu merak ediyorum asıl. Hadi bakalım...Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-39057255968310941932012-05-31T15:50:00.001+03:002012-05-31T15:50:44.037+03:00BEN Bİ KOŞU MEZUN OLUP GELİYORUM, SİZ İDARE EDİN<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuIJQu-zkxDnlkUIBR6qbHAJigmKuVGL4JK1uBvUuUFkREqPP-TSqA6cBI8RvfdAvvZ97G7OgMvrmk6LPQ3p2xWH3ngzqDidS9PkaVUD3R5Q9pvfxm5i0dC59FeBeDmt4e4WHGY67DEw/s1600/MEZuniyet.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuIJQu-zkxDnlkUIBR6qbHAJigmKuVGL4JK1uBvUuUFkREqPP-TSqA6cBI8RvfdAvvZ97G7OgMvrmk6LPQ3p2xWH3ngzqDidS9PkaVUD3R5Q9pvfxm5i0dC59FeBeDmt4e4WHGY67DEw/s400/MEZuniyet.jpg" width="400" /></a></div>
12. sınıf demek lise mezuniyeti demek. Hele mayıs ayı demek, <b>mezuniyet paniği</b> demek.<br />
Ben sene başında BU BENİM MEZUNİYET ELBİSEEM diye bi model çizip herkese gösterdiğim için içim rahat buraya kadar geldim laylaylom.<br />
Bu pazar GSÜ Sınavı'ndan çıktım ya, bende bi rahatlamalar, bi hava da ısındı ya hakkaten'ler şort mevsimi geldi'ler... Tabi ondan önce insan bi sürü şeyle meşgul oluyor, mezuniyetmiş elbiseymiş hiç düşünemiyor. Sınavdan çıkar çıkmaz ben ne giyecem telaşı aldı beni. Arkadaşlarıma soruyorum, hiçbiri yardımcı olmuyor:<br />
-Mezuniyet elbisesi bakmaya gidelim mi?<br />
-Ben <b>bi buçuk ay önceden hallettim ki o işi</b>, aldım bile.<br />
-NEEEEE? Tamam panik yok, ben dikitiricem zaten biliyo musun. Öylesine sormuştum...<br />
-Ne, diktiricek misin?! <b>E diktircek olanlar zaten çoktan gitti terziye, ikinci provalarındalar şu an sen naptın?</b><br />
-Hadi ya...<br />
<br />
Böyle böyle konuşmalar dönüyor. Teyzem bi sabah kalkıyor, rüyasında görmüş gibi annemi arıyor, <b>Bu kızın mezuniyet elbisesi nolcak? </b>diyor. Ali geliyor, Melis Cengiz Abazoğlu'na diktiriyomuş diyor, bende vidalar gevşiyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmVa3yQp8-hD9nSdGXXs992bJtlktnxlFI21mpxr_Lyd2oHhQIYJFHQlvJ1-8YTg5vK1Haql5t6xRvwhF8B6PGjN1YuiNnHqucAyE55-88AqfM6P6yTdMmYpJLCRnCXLJbF8eP-M0D-g/s1600/tumblr_lu3m0uA6vU1qirg8yo1_500_large.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="238" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmVa3yQp8-hD9nSdGXXs992bJtlktnxlFI21mpxr_Lyd2oHhQIYJFHQlvJ1-8YTg5vK1Haql5t6xRvwhF8B6PGjN1YuiNnHqucAyE55-88AqfM6P6yTdMmYpJLCRnCXLJbF8eP-M0D-g/s320/tumblr_lu3m0uA6vU1qirg8yo1_500_large.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Salı akşamı evde<b> östrojen fırtınaları </b>estirdim: <b>"MEZUNİYET ELBİSEM YOK! EN GÜZELİ BENİM OLUCAK! NE ZAMAN BAKICAZ! M. CENGİZ ABAZOĞLU'NA DİKTİRİYOMUŞ! BENİMKİ HEPSİNDEN GÜZEL OLMALI! ÜHÜHÜH BANA NEE!"</b> diye bağıran bir küçük Eda, orda burda mutfakta salonda. Annem de fenalıklar geçirdi, ertesi gün kendimizi Nişantaşı butiklerine attık.</div>
<div style="text-align: left;">
Hayır Cengiz Abazoğlu'nu da sevmem bi de. <b>Triplerime gel.</b></div>
<br />
Butik butik geziyoruz, Allahım hepsi uzuuun uzuuun <b>benim üç katı boyumda elbiseler.</b> Kısalar da kır düğününden çalınmış da vitrine serilmiş. <b>Hani maşalı maşalı saça, zibilyon kat fondötenli bi surata uyacak elbiseler. Her yanından güller, pullar, simler, tüller... </b>Hayır diyorum, sade olsun düz olsun, nar çiçeği/mercan gibi bi renk olsun.<br />
<b>BU PULLU PULLU ABİDİK GUBİDİK ŞEYLERİ KİM ALIYOR ALLASEN!</b><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQipqU82r3Mwl6b19B9ulfKMDy2UU85vuNoHsFPpA7eBVQswkOQtTpq27Q_e8T4sAn8j2n1lQmT0hKauL1W7n7Hszq7Wrf6qFTDGKfzo0CHHnbiG2U4psf6lSblEK-ak5pix06VgWWKQ/s1600/scale.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQipqU82r3Mwl6b19B9ulfKMDy2UU85vuNoHsFPpA7eBVQswkOQtTpq27Q_e8T4sAn8j2n1lQmT0hKauL1W7n7Hszq7Wrf6qFTDGKfzo0CHHnbiG2U4psf6lSblEK-ak5pix06VgWWKQ/s320/scale.jpg" width="320" /></a></div>
Bulabildiğimiz en sade modelleri alıyoruz, kabine giriyorum. Ve bir şok daha: BU ELBİSE ALTTAN MI GİYİLİYO ÜSTTEN Mİİİ?! <b>Allahım, hiçbi elbisenin içine olmuyorum!</b> Alıcağın olsun öss, inceydim lan ben, neler yaptın sen. <b>Ben sınav senesi diye oturmuş oturmuş tıkınmışım. Ben değil, kapatamadığımız fermuarlar söylüyor.</b><br />
<br />
Neyse sonunda butiğin birinde tam istediğim gibi bi model buluyoruz, o da uzun. Onun gibi bi şey diktirtmeye karar verip, eve dönüyoruz. Ben aldığım kilolara lanet ediyorum, annem muhtemelen kız doğurduğuna.Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-58886411467538038142012-03-30T18:18:00.000+03:002012-03-30T18:18:16.360+03:00Dublaj cümlesiyle "Bitirelim şu işi!"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrDn1sPHpU34pUSpRY39ADdJSdhSM6FhF16RvAQCZ6OQPRmKFfoNBMWAnpxYW0JOIJgxf9-m1mDCFR15HSiM0BGVOP74yHEvn9Aju57pYuC84ipQABwaIKKvULQGxiuWjIVbzX6lHykw/s1600/exam.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrDn1sPHpU34pUSpRY39ADdJSdhSM6FhF16RvAQCZ6OQPRmKFfoNBMWAnpxYW0JOIJgxf9-m1mDCFR15HSiM0BGVOP74yHEvn9Aju57pYuC84ipQABwaIKKvULQGxiuWjIVbzX6lHykw/s320/exam.jpg" width="320" /></a></div>Büyük güne <b>son iki. </b><br />
Niyetim "Bu eğitim sistemi bozuk, insanları birey olarak ele almıyor, herkesin yeteneği ve kapasitesi farklı, hayattaki işlevi/fonksiyonu farklı, herkes tek bi sınavlar pıtır pıtır aslında hiç işi olmayacakları dalların eğitimini almak zorunda kalıyo" geyiğine girmek değil.<br />
Aman rahat ayakkabı giyin efendim, yok önceki gece ılık süt için yatın konuşması gibi bi niyetim de yok.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisuHRW8BYn4CM2DKYcPJ8ReHao80AJUb-r8fkmuTiFcskEbOeDz_9sxiJGE1r3h9dZGsyZw9_8P1ZRgbrfLg9LzrMNr1QoX4vvDX9t94AeWYKxteHGDyOAFTxPOSNUav7aTJh8BXnBuA/s1600/tick.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisuHRW8BYn4CM2DKYcPJ8ReHao80AJUb-r8fkmuTiFcskEbOeDz_9sxiJGE1r3h9dZGsyZw9_8P1ZRgbrfLg9LzrMNr1QoX4vvDX9t94AeWYKxteHGDyOAFTxPOSNUav7aTJh8BXnBuA/s320/tick.jpg" width="213" /></a></div>Şu son zamanlarını <b>sonunu bekleyen bekleyen kurbanlık koyunlar gibi YGS'yi bekleyerek</b> geçiren hepimize başarılar, zihin açıklıkları ve <b>en önemlisi de huzur </b>diliyorum; zira son bikaç haftadır en çok duyduğum cümle <b>"Ben bu tempodan sıkıldım artık!"</b> 'Tempo' gibi ekstrem bir kelimeyi bu kadar sık duyacağımı düşünmezdim.<br />
Sakin olmak gerek, bu zamana kadar çalıştık, ya da yeterince çalışmadık. Her soru türünü en az bi kere gördük, ya da konu eksiklerimiz var.<b> Varsa var, ne yapalım?!</b> Sınava giricez ve biticek. Benim en büyük korkum bir nisan şakaları açıkçası.<br />
<br />
Bi de sınava pijamayla giricem galiba, net. Yani pijama olduğunu çaktırmayan<b> gizli pijamaları</b> çekmek gibi bi planım var.<br />
Bi de oraya boyunu kilosunu abarta abarta yazan akıllı arkadaşlarım benim, umarım onların çok da kaale alınmadığını anlamışsınızdır. Ben saf saf laps diye gerçek ölçülerimi yazmıştım da, boyunu 2 metreye çıkaranları gördükçe üzüldüydüm saflığıma. <b>Ama karma gelir bulur dostlar, ben o boya eklenen santimlerin, kiloya katılan kiloların sınav yerleri dağıtımında bi ölçüt oluşturduğunu pek görmedim de.</b> İlkokulda giren irice arkadaşım, sen de üzülme. Abaküs var, ne bliym üstünde ekinoksların yazdığı mevsimler tablosu bile bulursun belki.<br />
Bi de bi kısım off sınav geçse de rahatlasakçılar var. Bunun LYS'si Haziran'ı olduğunu da hatıratarak hepimize bol şans diliyorum. Rast gele!Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-30771424136009538082012-03-05T21:03:00.001+02:002012-03-05T21:07:54.713+02:00yavru çinekopların intikamı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://data.whicdn.com/images/24123558/dear-karma-245038-480-480_large.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://data.whicdn.com/images/24123558/dear-karma-245038-480-480_large.jpg" width="320" /></a></div><b>Karma is a bitch</b> demişler, ne de güzel demişler. Bu karma adlı kaşar kızımız nedense beni pek bi seviyor, hiç bırakmıyor peşimi. Diyorum azıcık başkalarına da bulaş, yook ille de eda ille de eda...<br />
<div>Cumartesi dersane çıkışı iki arkadaşımla kahve içiyoruz. Birisi fena yeşil dostu, laf lafı açıyor ve bi ara konu <b>seninki kaç cm?</b>'e geliyor. Ben de <b>"off, ben istersem yavru balık da yerim, çinekop da yerim çupra da yerim hepsini yerim. Yavruysa yavru napiym be!" </b>diyorum, ama <b>yardırıyorum</b>, tutan yok.</div><div>Yarım saat sonra metro çıkışının önündeyiz. Üç kişi bıdı bıdı konuşmaktan bi türlü ayrılamıyoruz. Hayır ayaküstü muhabbet yapma demiyorum, hobi olarak yine et sen sohbetini de gidip<b> Greenpeace görevlilerinin kadrajının ortasına laps diye yerleşme di mi? Hata bizde. Bizde.</b></div><div>Bi tanesi geliyo. Uzun saçlı, fosforlu yeşil yelekli kocaman gülümsemeli bir yeşilci. TANRIM!</div><div>Gözlerimi kaçırmaya çalışıyorum, niyetim ben <b>nükleeri destekliyorum, teşekkür ederim! diyip köşeyi dönene kadar son hızla koşarak uzaklaşmak. </b>Ama dediğim gibi, arkadaşlarımdan biri sağlam çevreci. Ben zaten destekçiyiiiimmm! diye atılıyor, gururla. Görevli, ilkokul arkadaşını yıllar sonra görmüş gibi bi sevinçle AAA! Öyle mi ne güzeel! diyor ve gözleri parlayarak bana dönüyor: Siz? Destekçi olmayı düşünmez misiniz?</div><div><br />
</div><div><b>YAVRU BALIKLARIN İNTİKAMI! Allahım, keşke benimki kaç cm ölçseydim, düştüğüm şu duruma bak.</b></div><div>Yarım saat önceki <b>sana ne be yaaee istediğim kürkü giyerim ohh!</b> hali'mden eser yok tabi, yaa benim kredi kartım yok diyorum, mırın kırın bi şeyler geveliyorum.</div><div>Ama <b>Yeşil Adam </b>durur mu, planlamış hepsini. Siz arkadaşınızın kartından üye olun, nasılsa bi şekilde buluşuyosunuzdur ayda bir bi yemek ısmarlarsınız, bi kahve içersiniz diyor. <b>Çakal. Yeşil çakal.</b></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://data.whicdn.com/images/1533129/4374086823_57d011fc3d_o_large.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="231" src="http://data.whicdn.com/images/1533129/4374086823_57d011fc3d_o_large.jpg" width="320" /></a></div>Bu arada çevreci dostlarım benim, canlarım, ciddi ciddi gelecek yıl nası görevli olarak çalışabileceklerini soruyolar.<br />
<b>NEEEEEE? Sadece kendimi yakışıklı Greenpeace'çi elemanlara zincirleyebilceksem görevli olurum. Nükleerciyim ben!</b></div><div>Ve ben ne olduğunu anlamadan kendimi elimde bi Greenpeace dergisiyle eve giderken, her ay kamçım olacak bi borçla buluyorum.</div><div><br />
</div><div><b>Yolda yavru çinekopları düşünüyorum...</b></div>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-38947730622420526922012-02-03T15:54:00.002+02:002012-02-03T15:59:37.376+02:00MelancholiaBu ara en çok gitmek istediğim film <b>Melancholia</b>'ydı. Her türlü haftasonu ekinde yer alması, festival filmi olması, Trier'in olaylı basın açıklamasına kurban gitmesinin ötesinde Charlotte Gainsbourg'un performansını merak ediyordum. Tabi klasik bir Lars von Trier filmi olduğu için çekinerek izledim, malum <b>Trier'in işi gücü midede bi kasılma yaratması, içte bi burukluk, boğazda bi yutkunma bırakması</b>, filmin sonunda hiçbi şeyi mutlu bitirmemesidir. <b>Olaylar bunaltıcı bi şekilde düğümlenir düğümlenir, uzar da gider; ama hiçbi zaman beklenen mutlu son gelmez.</b> Kaşındım da gittim yani. Dancer in the Dark'ı gafil avlanıp da <b>Aaa! Björk oynuyoo! </b>şeklinde izlemiş, ağlamaktan dağılmıştım. Melancholia'ya hazırlıklı gittim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://sinefabrik.files.wordpress.com/2011/09/melancholia1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="http://sinefabrik.files.wordpress.com/2011/09/melancholia1.jpg" width="320" /></a></div>Film, <b>Justine (Kirsten Dunst) ve Claire (Charlotte Gainsbourg) adlı iki kız kardeşin gözünden Melancholia adlı gezegenin dünyayla çarpışması ve kıyamete gidiş</b>i anlatıyor. Olay resmen bu, bu kadar da bunaltıcı.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW6NJN2FM00Jv_s5HtRAEikWvOwYkmQA6uUzmKP2Kq6k1GQd5G_n5eRsB47lRXqMKaXRrE7_ncKYddhr4PMmFGxVWm1eqWANOFe5vLojBv-lNYUX1lBdQgLemkf6GXhWgjOpULKIcztmVK/s1600/melancholia_02.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="136" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW6NJN2FM00Jv_s5HtRAEikWvOwYkmQA6uUzmKP2Kq6k1GQd5G_n5eRsB47lRXqMKaXRrE7_ncKYddhr4PMmFGxVWm1eqWANOFe5vLojBv-lNYUX1lBdQgLemkf6GXhWgjOpULKIcztmVK/s320/melancholia_02.jpg" width="320" /></a></div>Oyunculuklar gayet başarılı, her ne kadar Kirsten'ı sevmesem de - nedense bu kız bi mat, ışıltısız ne bliym, Mary-Kate olması umrumda bile değil, sevemedim gitti işte - altıncı hisleri güçlü, psikolojisi bozuk, manik depresif Justine'i hakkıyla oynamış. Gerçi bu kadar manik depresif olması bi süre sonra izleyiciyi çileden çıkartıyor, <b>derdin ne senin??! </b>dedirtiyor. Kirsten'ı küçük çocuk gibi dizlerin üstüne yatırıp poposuna dayak atmak istemedim değil.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.filmmisery.com/wp-content/uploads/2012/01/Charlotte-Gainsbourg-Melancholia.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://www.filmmisery.com/wp-content/uploads/2012/01/Charlotte-Gainsbourg-Melancholia.jpg" width="320" /></a></div>Charlotte'a gelince... Bebişim ya, bu kadın karizmatik beyler. <b>Çirkin ama yine de karizmatik olan insan aşkı</b>mdan olsa gerek, bu kızı çok seviyorum ben. <b>Gerçi Jane Birkin ve Serge Gainsbourg'un kızısın, bi zahmet karizma ve tarz aksın orandan burandan, öbür türlüsü ayıp. Anglo-Frank'ım benim</b>, zarif kız. Aferin sana. Zaten herhangi kötü bi eleştirim yok Charlotte'a. Acayip fedakar kız kardeş ve aynı zamanda ailenin toplayıcısı anne rolünü abartmadan, gayet net ve düz, güzel de oynamış, bravo. Gerçi bak, kocasına nası kıl oldum anlatamam. Ama adam zengin, 18 golf delikli sahaları olan şatoda yaşıyo, oğlum işiniz ne ya ne yapıyosunuz mafya mısınız, uyuşturucu mu olayınız ne, bi milyon yıl para biriktirsem o kadar zengin olamam. Filmin görselini sırf bu ailenin zenginliği, şaşaası, oturduğu çiftlik evinin güzelliği, atlar, manzara, yani para arkaplanlı her türlü lüks oluşturuyor, ha kötü mü? Hiç de değil.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://lyricstranslate.com/files/20080905172031-imagen-charlotte-gainsbourg-0102-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://lyricstranslate.com/files/20080905172031-imagen-charlotte-gainsbourg-0102-1.jpg" /></a></div><b>İlk bölümde manyak Justine'in başarısız evliliğini, ikincideyse Melancholia'nın/kıyametin yaklaşmasını izliyoruz. </b>Trier bundan önceki filmlerinde de<b> kendi pesimist dünya görüşünü </b>ortaya koyuyordu; ancak<b> ilk defa bu kadar açık ve net bir şekilde </b>bunu yansıtmış. Filmin sonunda Justine'in <b>The world is evil </b>cümlesiyle Lars von Trier'in hayat felsefesini duymuş oluyoruz. Hayır, bu adam niye bu kadar kötücül? <b>Vermek istediği mesaj: hayat ve insanlar zaten oldukça kötü, kıyamet de gelse dünya yok da olsa niye üzülelim? We're alone.</b> Trier'in bu hayat görüşünü Danimarkalı olup güneşi 524525436 günde bir görmesine bağlamak istiyorum, yoksa adamın mental durumu fena. Öyle işte.<br />
<b>Ha bi de minik detaylarla (Reklamcı olan Justine'in düğününe sırf ağzından slogan alabilmek için gelen patronu) kapitalizm ve onun hümanist değerlerin önüne geçmesi durumunun eleştirisi, insanın kendi sıkışmışlığının gösterilmeye çalışılması (Justine'in kndi düğününde bile odalara kapanıp ağlaması, istifa edişi gibi) da yok değil.</b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://thefilmstage.com/wp-content/uploads/2011/05/Melancholia-Von-Trier.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="161" src="http://thefilmstage.com/wp-content/uploads/2011/05/Melancholia-Von-Trier.jpg" width="320" /></a></div>Kısaca ben beğenmedim, zaten bu kadar karlı çamurlu günde insanın kendini bunaltmasına ne gerek var, gidilesi bir film değil.<br />
Ha yok festival filmi, yok kamera sürekli oynuyor çok sanatsal, yok Trier'in tüm yapıtlarını izlerim ben derseniz zaten seçim sizin.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRQu0GZg8JTP1Pob8uXcQi12NgBKFzNZha8mI3YPeweTXLC7Xz81mSaLy7F-U8U8JQs-f5Ml5sNPr1755uD3MZRTqLwZS8TL0H4Eb_mVminLZAGFZQxV8ZjrUtZH8vS-rBuNG-SQKk38c/s1600/melancholia_movie.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRQu0GZg8JTP1Pob8uXcQi12NgBKFzNZha8mI3YPeweTXLC7Xz81mSaLy7F-U8U8JQs-f5Ml5sNPr1755uD3MZRTqLwZS8TL0H4Eb_mVminLZAGFZQxV8ZjrUtZH8vS-rBuNG-SQKk38c/s320/melancholia_movie.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTJkPiUZYkIQ11gmAmSvO7eebDtYp2727Apc9NFYo8dTr1g7yDHFQI7ra8-S6kSmqII7ea5SI9cxd0cRhi7iE1GAlweAgU1icR4iDBptgLjdZgs9THkxRP-R_gAfq8Cs2f16uUtFK5sns/s1600/melancholia-6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTJkPiUZYkIQ11gmAmSvO7eebDtYp2727Apc9NFYo8dTr1g7yDHFQI7ra8-S6kSmqII7ea5SI9cxd0cRhi7iE1GAlweAgU1icR4iDBptgLjdZgs9THkxRP-R_gAfq8Cs2f16uUtFK5sns/s320/melancholia-6.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEic-Iu7qWCpPXHzTqmQUPDZmWZ5hSN_TTwN0brdreGloRoM9Io5a-kzi0ciJt29GH-iq8_5Fel96ALqyHvjuXvVC9xyC1X1TBJ4nIcwzqcv5AYyT2jmxI7YaF71hH_wjHG56cETLyyZmmw/s1600/bride.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="199" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEic-Iu7qWCpPXHzTqmQUPDZmWZ5hSN_TTwN0brdreGloRoM9Io5a-kzi0ciJt29GH-iq8_5Fel96ALqyHvjuXvVC9xyC1X1TBJ4nIcwzqcv5AYyT2jmxI7YaF71hH_wjHG56cETLyyZmmw/s320/bride.jpg" width="320" /></a></div>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-40802629089203250472011-11-10T23:33:00.000+02:002011-11-10T23:33:22.091+02:00Bana böyle şeylerle gelmeyin arkadaşım<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYBTEB4P1qLUZm8331Lxd_5QSA6oNYF_07EZXOoCMG0VwfvSZAGbTrURQEu5yhSEri-boxEOUu0fhCb_tNnuLYuB9ppQSJCB_gGmdZEFTiw8DCHZtNA2Q7uAmeT9CbC5vLHV4jYWTOkA/s1600/DSC00020.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYBTEB4P1qLUZm8331Lxd_5QSA6oNYF_07EZXOoCMG0VwfvSZAGbTrURQEu5yhSEri-boxEOUu0fhCb_tNnuLYuB9ppQSJCB_gGmdZEFTiw8DCHZtNA2Q7uAmeT9CbC5vLHV4jYWTOkA/s320/DSC00020.JPG" width="320" /></a></div><div style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: x-small;"><b>ÖLÜYORUM ANNE, ANLASANA!</b></span></div><div style="text-align: left;">Salı ve perşembeleri annem tae-bo diye bir derse giriyor, sporunu yapıyor da öyle donuyor eve. E tabi bayram geçti seyran geçti, börekler dolmalar sarmalar derkeeeen kıçımın önünü alamadık. Maşallah büyüdü de büyüdü. <b>Evdeki anneanne çok tehlikeli bi olay</b>, sabahları gözleme, börek ve kek kokusuyla uyanıyorsun bi kere. <b>Sürekli bir hamur açma, dolma sarma modu.</b> Sabah kahvaltılarında "pankekine ev yapımı incir reçeli mi süriym yumurtalı ekmek mi kızartiym", "akşama ne istersin? mantı açiym mi?". Evdeki anneanne böyle de bir şey, yüzüne güler arkadan kıçını büyütür yani. <b>İçimizdeki irlandalı resmen</b>, neyse.</div><div style="text-align: left;"><br />
</div>Dedim, hadi Eda, azıcık hareket et. Test mest derken iyice duruldun, hadi bi tae-bo'ya git.<br />
Gitmez olaydım.<br />
<br />
Ders öncesi "ilk ders"im ya, herkes bi tavsiye veriyor: Kendi limitlerinde yap, yorulunca dinlen falan. <b>Yahu dedim ne yorulucam anam babam yaşında insanlarsınız bırakın allah aşkına, ben burda gençliğimin baharındayım hala yorulma diyo, bi git... diyorum içimden.</b><br />
Derse başladık. Tabi hareketleri anlamada güçlük çekiyorum, herkes önceden çalışmış gelmiş resmen. <b>Yumruklar tekmeler havada uçuşuyo. Resmen bir salon dolusu insan şiddet saçıyoruz. Havada bi vahşet kokusu. Bir Jackie Chan edasıyla hu haaaa! tempolarıyla tekme atıyorum oraya buraya.</b><br />
Sonunda bi su içme molası veriliyor. Tanrım diyorum bütün yediklerim eridi, nefes nefese kalmışım, dilim damağıma yapışmış, <b>yüzüm pembenin daha önce hiç görmediğim bi tonunda.</b> E bitiyo galiba derken şöyle göz ucuyla bi saate bakıyorum: <b>Allah'ım! KABUUUSS! DAHA YEDİ DAKİKA GEÇMİİİİŞŞŞ!</b><br />
<br />
Salona ilk girdiğinde bicepleriyle olsuuuun tricepleriyle olsuuunnn üçgen vücuduyla olsuuunn takdirimi ve hormonlarımı kazanan trainer bi anda tüm ihtişamını kaybediyor.<br />
<br />
Bi de ben solağım, her harekete solla başlıyorum haydaaa yan tarafımdakiyle uyumsuz tekmeler atıyorum. <b>Hayır kadının kafasını gözünü yarıcam bana kalıcak.</b><br />
Arka fonda sürekli Rihanna remixleri çalıyo. Only Girl in the World eşliğinde tae-bo yapıyoruz. Bence çok yanlış bir müzik seçimi, ben olsam böyle bir dersin fonuna<b> I Will Survive</b> falan koyarım ki insanlar hislerine tercüman bulsunlar, di mi? I'm a Survivor falan da olabilir.<br />
<br />
Oflaya puflaya, tekme tokat, hoca kafasını çevirdiğinde küçük kaçamaklar bilmemne derken ders bitiyor ve ben yığılıp kalıyorum. Orta yaşlılar, sırrınız ne oğlum? <b>Gece kendinizi bala mı yatırıyorsunuz?</b> Tae-bo üstüne yüzmeye giden mi dersiiin, ooohhh beynim açıldı diyen mi dersiiiinn... Yürü git allah aşkına.<br />
Hele bi kadın vardı ki, tekme atarken nası kendinden geçiyo, yumrukları resmen demir yumruk. Kadından tırstım, onun tersine denk gelmeme lazım. Soyunma odasında falan hep gülümsedim kadına, tricepleri var resmen.<br />
<b>OĞLLUUUUUM MANYAK MISINIIIZ DERDİNİİZ NEEE, NEEEE??! İNSAN HAFTADA İKİ KEZ NİYE YAPAR BUNU? ÖFDÖDFÖSGÖRGS :(</b><br />
<br />
İşte dövüş sanatı kariyerim de böylece sonlanıyor. O tekmeler yumruklar falan güzel de anca Tekken Tag'da yani. Üzgünüm.<br />
Ben <b>yogaya devam edicem, golf oyniycam, at binicem, gerekirse polo oynicam. O tarz, anlatabildim mi?</b>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-70219835318796803552011-09-28T20:29:00.000+03:002011-09-28T20:29:26.029+03:00Bazen bazı laflar çok doğru<pre><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times; font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small; white-space: normal;"><pre><span new="" roman="" style="font-family: Times; font-size: medium;">Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.</span></pre></span></span></pre>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-18618560990417644862011-09-15T00:04:00.000+03:002011-09-15T00:04:41.152+03:00"Ben 19'umda Edip Cansever'in kitabını duvara çaktım, bu da şiir mi be dedim"Bu sözler bana değil, geçen perşembe İstanbul Modern'deki söyleşisine gittiğim Küçük İskender'e ait. Ama tabi sonra ne eşeklik etmişim diyor, Edip Cansever candır, ben ne ukalaymışım diye düzeltiyor hatasını.<br />
<br />
Küçük İskender'e karşı tamamen nötrüm aslında. Hiç o "Küçük İskender seven marjinal tayfa"dan olmadım. Şiirde yeni bi söyleyiş getirmiş olmasına, kendi tarzını yaratmış olmasına tamamen saygı duyuyorum; ama ben öyle civcivli, sazlı sözlü şiir sevemedim hiç. <b>Basit, fondötensiz şiircilerdenim. </b>Söyleşisine gitmem tamamen konuşmasını, havasını, ne bileyim tam olarak dalgasını merak etmemden dolayı.<br />
Öncelikle Küçük İskender diyince insan böyle biraz küçük sesli bi şey bekliyo, alakası yok. Adamın sesi kendine, tipine, mahlasına göre kocaman. Okan Bayülgen konuşuyor sandım o konuşurken.<br />
Adamın ağzı laf yapıyor, tabi şair, yapması da gerek bi yerde.<br />
Sanatla ilgili büyük büyük lafları var, katılmadan da edemedim.<br />
<b>"Hayatın içine yayılmış cilveyi fark ettiğimde hem mutsuz oldum, hem kafam açıldı" diyor mesela Küçük İskender. Sanatçıların farklı çalışan bi duyarlılığı, kafası olduğu kesin, bunu kendi de söylüyor.</b><br />
<b>Sanat, diyor, bir hastalığı hissetme biçimi. İçindeki fazlalığı fark etmek. Sanatçı, bu hastalığını kedinin yaralarını yalaması gibi tedavi ediyor aslında 'sanat yaparken' diyor. Ne de güzel diyor. </b>Hakkaten de sanat, insanın içinden taşan, tutamadığı bi şey. İhtiyaçtan sanatçı oluyor insan. Bildiğimden değil, gözlemlediğimden. Sanat aslında insanın evrim geçirirken yakalandığı bi hastalık, diyor. Hakkaten de bi açıdan öyle. Hayvana bak mesela, yaşıyor, ihtiyacını tatmin ediyor, içgüdüsüne uyuyor, yoksa edepmiş edebiyatmış umru değil.<br />
<br />
Marjinal olmadığında ısrar ediyor, neresi kötüyse, işte burayı anlamadım. Normal hayatında gayet sıradan yaşayan, hatta hepimizden sıradan yaşayan, arkadaşlarını çağıran, ne bliym şarap içen, monopoly oynayan biri olduğunu iddia ediyor. <b>Marjinal olmanın nesi kötü ki? Zaten memlekette bir avuç marjinal var, onlar da bunu ısrarla inkar etmesin bence. </b>Bi kamera yerleştirip benim bi günümü izleseniz deli olduğumu düşünürsünüz. Kedimle falan dans ederim mesela, kendimle konuşurum diyor ki epey bi mest oldum burada. <b>Yalnız değilmişssin Eda, hadi yine iyisin </b>dedim kendi kendime.<br />
<br />
"Mutsuzluğum benim, tekrar etmektir. İşte o zaman tehlike başlar" diyor sanat anlayışı hakkında ve sıkıştırıyor laf arasına: <b>"Ayrı yataklarda aynı kadınla sevişiyorsam, tekrar etmiyorumdur." </b>Bu da hep aynı tarz şiirler yazdığını söyleyenlere bi cevap olarak döküldü ağzından. Kadın-erkek bilemem, ayrı yatak benzetmesi oldukça karizmatik ;)<br />
<br />
<b>Genç kuşaktan kimi görsem ya şiir yazıyor, ya film çekiyor diye de taşı gediğine koyuyor bi ara. Ve gülüyorum. Aklıma Aytuğ Akdoğan ve türevleri geliyor. Adam haklı beyler, diyorum. Hepimizin derdi görünür olmak aslında. Yaşadığımız zamanın, sistemin, herkesin bi şekil birbirine benzetilmeye çalışılması ve anonimleştirilmesinin sonucu belki de. O yüzden büyün bu bloglar, "ben yazıyorum"lar, sosyal medyalar...</b><br />
<b><br />
</b><br />
Nükteli, hoş, samimi bi sohbeti var bu adamın diyorum çıkarken. Güldürür de, düşündürür de, tipik edebiyatçı. <b>Hafif uyduruk, hafif kaliteli, söyleyecek bi şeyleri olan biri bu Küçük İskender.</b>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-63597180252374502862011-09-07T23:12:00.002+03:002011-09-07T23:14:19.196+03:00İçiyosam bi sebebi var herhaldeİnsanın içinden geleni/gelmeyeni yapmaya, diline geleni söylemeye, boğazına takılanı ifşa etmeye sadece belli bi alkol priminin üstünde cesaret etmesi resmen üzücü.<br />
Düşündüm de, şu ana kadar o anda içimden ne geliyosa bikaç shot ertesi yaptım en çok. En çok o zamanlar eğlendim.<br />
Yani insanların senin hakkında ne düşündüğünü umursamak o kadar yorucu, o kadar büyük bi sorumluluk ki her an bu yükü taşıyo olmamız çok çılgınca. Bu bakımdan insanoğlu dev bir kedi, <b>hepimizin aslında ne çok "keşke"si var sırf diğerleri yüzünden kursağında kalan.</b><br />
Aslında tek istediğimiz durup bi an dinlenmek, hani nası diyim, ruhunla bedeninin birleşmesini beklemek. Bi sonraki anı düşünmeden, yarını ertesi günü umursamadan, <b>resmen</b> <b>"koy götüne yae" modu.</b><br />
<b>Özenip de yapamadığımız tek şey boşvermek. Letting go.</b><br />
Hayatın getirdiği o kadar çok yük, o kadar multitasking gerektiren sorumluluklar var ki, hani planlı planlı didikli didikli eciş bücüş yaşamak zorunda kalıyoruz.<br />
İnsanın "bırak ya" diyebildiği tek zaman işte o bikaç shot sonrası. Ya da rakı, ya da vodka. Alkol amaç değil yani anlayacağın, araç - dipnot olarak hepsi bi kenara da rakı candır bu arada.<br />
<br />
Bi de <b>çocuklar ve sanatçılar </b>bu kafada. Hani o yüzden herhangi bi durumda önce kadınlar ve çocuklar yerine önce sanatçılar ve çocuklara öncelik bile verilebilir, pozitif ayrımcılık.<br />
Çocukken kolay.<br />
Sanatçıysan da daha bi hafif, daha bi tutkulu sanki her şey. <b>Evet, tutkulu.</b> Ama zaten "sanatçı" kabul edilen çoğu iz bırakmış insan da ya alkolik, ya uyuşturucu müptelası. <b>Popi bi örnekle Pete Doherty'yi hiç ayıplamamışımdır ben. Sırf bu anlatmaya çalıştığım şey yüzünden olsa gerek.</b><br />
<b>İşte o "hayat bana güzel yaee" kafalarını ve sanatçıları seviyorum ben. İnanılmaz klişe; ama "anı yaşayabildikleri" için sırf. Olay being present yani, not in the past nor in the future. Anlatabildim mi?</b><br />
<br />
Sonra "Niye içiyorsun? Nerde içiyorsun? Ne içiyosun? Yaşın kaç / başın kaç /derdin ne? Party girl olmaya mı çalışıyosun?"<br />
Sonra "Ölüm kalım meselesi olmadan Beyoğlu'na gitmiceksin, vazgeçtim, ölüm kalım meselesi olsa bile gitmiceksin!!"<br />
<br />
E kolaysa sen içme be kardeşim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHThyphenhyphenFqNOhjm86qBea9mtm672Pk2c3BZcMLtZDK24LeQFcR6UzANVhyphenhyphentSdSn1OgCICpvK2Fu7qel2r76vGU-NS0uXuIC9V2oBtnboz9Y0UMGMGyI8djYSiSuTmBdwX3FfKNqzy1dS_pA/s1600/tumblr_lr0v1mbqRF1qke3gjo1_500_large.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHThyphenhyphenFqNOhjm86qBea9mtm672Pk2c3BZcMLtZDK24LeQFcR6UzANVhyphenhyphentSdSn1OgCICpvK2Fu7qel2r76vGU-NS0uXuIC9V2oBtnboz9Y0UMGMGyI8djYSiSuTmBdwX3FfKNqzy1dS_pA/s400/tumblr_lr0v1mbqRF1qke3gjo1_500_large.jpg" width="400" /></a></div>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-25394137693855958122011-09-06T01:04:00.001+03:002011-09-06T01:04:48.225+03:00altı milyarAteist<br />
Pesimist<br />
Kemalist<br />
Anarşist<br />
Seksist<br />
Dadaist<br />
Fideist<br />
Realist<br />
Nihilist<br />
Modernist<br />
<br />
Ne çok -ist var, ne de çok insan.<br />
En sevmediğim sondan ekleme bu -ist.<br />
Ne çok meraklıyız onu bunu -ist'lemeye, etiketlemeye.Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-74440246674894480872011-09-02T00:40:00.001+03:002011-11-10T16:05:25.627+02:00Travmalar şehri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Her ne kadar gün itibariyle uygun düşse de bu bir "Ah burda olsan, çok güzel hala İstanbul'da sonbahar" yazısı değil. <b>"İstanbul aşkım ben geldim"veya "İstanbul terk edip ayrılıp da tekrar döndüğün-kopamadığın bir sevgili gibi..." yazısı da değil.</b></div>Sadece dün Kızkulesi manzaralı bi yerde oturduk. Bugün Baylan'da Boğaz'ın alacalı bulacalı gay ışıklarının yanıp sönüşünü izleyerek kokteyl içtik. Denizse deniz, adaysa ada, boğazsa boğaz, istersen bazen bi de mehtap.<b> İnsanı açabilcek ne varsa bi heybeye konmuş da İstanbul'un sırtına asılmış gibi geldi bir an.</b><br />
Asya'yla Avrupa birleşiyormuş, iki kıtanın en yakın olduğu yermiş, yok Asya Avrupa'ya kavuşmuşmuş, doğal kaynaklarla teknoloji mi buluşuyor yok efendim jeopolitik olarak idol mü bilemem, bana ne. <b>Sadece inilen her yokuşun denize, hele de böyle bi boğaza çıktığı bi şehirde doğup büyümüş olmak insanı şımartıyor, ben bunu bildim sadece.</b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Sabah bayram ziyareti akraba eş dost falan için Maltepe'de olup o derme çatma <b>bok püsürden akşamüstü Boğaz'a karşı içebileceğin başka bi şehir tanımıyorum ben</b>.</div><b>Travmalar şehri bu</b>.<br />
Okan Bayülgen'i sevmiyorum, adam ukalanın/çirkinin/"Tanrım çok marjinalim ben, sanatçıyım bi kere"nin önde gideni; ama bi kızım olsa adını İstanbul koymayı düşünebilirim. Haklı olabileceği tek nokta belki de.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Hani akıl mantık şehri değil. Dinamik desen aynı zamanda huzurlu, enerjik bi o kadar da sakin, hani eğlenceli ama isterse fena da bayar "Bodrum'da domates yetiştircem" de dedirtir, cıstak cıstak kopuş desen o ruh haline de bürünür, yok elimi eteğimi çektim desen gelir koynuna yatar. <b>Ne bliym, İstanbul'un sanki kocaman bi kostüm & makyaj odası var da diğer şehirlerin yok gibi. </b>Şıllık yani, hafifmeşrep. Ama yani yeri gelirse de iffetli.<b> Stresinden trafiğinden boğar da bi kaşık suda boğmaz.</b></div><b><br />
</b><br />
<b>İstanbul, sen dev bir kedisin.</b><br />
<b><br />
</b>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-65788797338986133102011-08-16T23:49:00.000+03:002011-08-16T23:49:18.066+03:00Tayland'dan Sonra<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhS8jCBHFCnENQcio4BRMPGhchQFHXaaLxHEG1vxxSfF3tsNrtOy7kxdzlTk9efBsJ13VjG9YUNIoHt3yr_WYspPt6kX4hyO0A07n90gVG7o6JiT42moPtB2UlGAHd-Ga30htlHmQPb6g/s1600/DSC02675.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhS8jCBHFCnENQcio4BRMPGhchQFHXaaLxHEG1vxxSfF3tsNrtOy7kxdzlTk9efBsJ13VjG9YUNIoHt3yr_WYspPt6kX4hyO0A07n90gVG7o6JiT42moPtB2UlGAHd-Ga30htlHmQPb6g/s400/DSC02675.JPG" width="400" /></a></div><br />
Dersane başladı, test mest ama benim kafa hala Uzakdoğularda... Dönüş yolunda Bangkok havaalanında kaybolmamı aslında hiç dönmek istemememin bilinçaltı bi yansıması olarak yorumluyorum. <b>(Freud, kedi canını senin) </b>Tam burda önemli bi notu da eklemek gerekir ki <b>Bangkok havaalanı ikibin bilmemkaç kasımında dünyanın en büyük havaalanı seçilmiş ve belki de bu ünvanı hala elinde tutuyor.</b> Z'ye kadar terminal var bi kere, öyle diyim ben size.<br />
Ege'yle babam pasaportlarını ararken ben direk kuyruğa geçtim, hani uyanığım çünkü. Benden sivrisi yok çünkü, adam gibi bekle aileni öyle onlarla beraber aile saadeti stayla gir di mi kontrol sırasına... Yok. Önden koştura koştura girdim. Bi yandan yanımdaki muhtemel Avustralyalı delikanlıyı kesiyorum, bi yandan arkadaki kızın kıyafetini inceliyorum derkeeen sıra bi türlü gelmiyor. Tabi Murphy'yle seviştiğimiz için benden sonra diğer kuyruklara giren herkes içeri giriyor ve ben o kuyrukta abartısız yarım saat kadar bekliyorum. Dünyanın en hantal Asyalısı pasaportumu kontrol ediyor ve içeri giriyorum.<br />
<br />
Bu sırada Ege'yle babam beni bulmak için ikibin bilmemkaç kasımındaki ünvanıyla dünyanın en büyük havaalanında A'dan Z'ye tüm terminalleri üç kere turluyorlar. <b>Hayır, bi de etraf bi buçuk metre boyunda beyaz tenli çekik gözlü kız dolu. Binlerce Eda...</b><br />
Ama beni yeterince tanısalardı doğruca Free Shop'un kozmetik bölümüne, hatta spesifik olarak <b>Clinique, MAC veya Benefit</b>'e gidip orda beklemeleri gerekirdi. Eninde sonunda gideceğim yer orası; ama testesteronlarına verip alınmamayı tercih ettim ve beyaz göz kalemi dahil en ucube kozmetikleri topladıktan sonra pembe pantalonumla babam tarafından tespit edildim, ailecek dondurma almaya gittik.<br />
<br />
İşte böyle tatlıya bağlanan (yo gerçekten, çikolatalı dondurma) bir macera da yaşamadım değil.Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-90090552032403462052011-08-04T02:32:00.001+03:002011-08-04T02:35:05.419+03:00-Naber? -Reşidim, sen??18 kutlamalarına resmi olarak başlamış bulunuyorum.<br />
Bugün babamla kutladık, adam işini biliyor beyler. Elektra kompleksim bi yana, bu adam evlenilecek adam mı bilemem ama kesinlikle <b>eğlenilecek adam!</b><br />
Önce Bebek sahilinde park etti arabayı, <b>18 numaralı park yerine</b>. Geç bakalım şuraya dedi, bi Kadir İnanır havaları falan... Dedim noluyo? Ve tadaaa! Arabanın arkasından <b>Bottega</b> çıkardı ve Ramazandır mübarek aydır dinlemedi, iftara bi saat kala denize karşı şampanya patlattık! İlk defa Bunlar-neyin-kafasında bakışlarını böyle dolu dolu hissettim. Olsun. Bana kalsa ikram bile edicektim: Selam! Ben 18 oldum, reşidim anlıyo musun? Şampanyamdan ister misin?<br />
Evet, yaklaşık 4 dakikadan az bi süre içinde üç kadeh şampanyayı dikip kafalara kafa kattıktan sonra, babam (My heart belongs to Daddy mi çalıyo, bana mı öyle geliyo? Ehe, tamam, sustum.) attı arabaya bizi, doğruca <b>Ulus Sunset</b>'e. Kafanızda soru işareti oluştuysa şöyle yardımcı oliym: <b>İmzalı tabaklarının üstünde sanat eserleri olan, klozete rahat rahat oturabildiğiniz, tüm Boğaz'ı gören, Amerika'da olsa Blair ve Serena'nın uğrak yerlerinden biri olmaya aday bi mekan.</b><br />
Şef-bilmemkimin-tavsiyeleri falan gelip giderken, 18 yıl öncesinden sardık filmi. Hatta daha da öncesinden. Bi ara Ege babama en sevdiği köprüyü sordu. Öyle bir muhabbet yani... :)<br />
<br />
İşte böyle. Kurdelesi saklanacak hediyelerle döndük eve, girdik 18'e.<br />
Daha bitmedi, yeni başlıyor :)<br />
Hadi bakalım!Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-10230415702522970852011-07-17T10:40:00.001+03:002011-07-17T10:41:19.772+03:00Bangkok yolu yokuştur<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/_6VPDHLzuyuA/TJmjUByxhQI/AAAAAAAAADE/38sk6PxDsvs/s1600/bangkok+6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="217" src="http://1.bp.blogspot.com/_6VPDHLzuyuA/TJmjUByxhQI/AAAAAAAAADE/38sk6PxDsvs/s320/bangkok+6.jpg" width="320" /></a></div>Bikaç saat sonra Dubai aktarmalı <b>Bangkok</b>'a uçuyorum. İçimde bi heyecan, aklımda Hangover II, kafamda deli sorular... Hay kedi canımı benim.<br />
Uzakdoğu çok cezbedici, adında bile bi <b>uzak</b> var. Bangkok'ta bi hafta nası geçicek çok merak ediyorum. Bavulumu bi sürü ıvır zıvırla doldurup, Buddha bibloları biriktirip, deli gibi fotoğraf çekip, kıtlıktan çıkmışçasına sushi yiyip gelmek istiyorum.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.hugosmienk.com/wordpress/wp-content/uploads/the-fat-buddha.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="285" src="http://www.hugosmienk.com/wordpress/wp-content/uploads/the-fat-buddha.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://tomdowson.files.wordpress.com/2008/10/sushi-mika-events.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://tomdowson.files.wordpress.com/2008/10/sushi-mika-events.jpg" width="320" /></a></div><br />
Dönüşte bi gün Dubai'de kalıncak, alışveriş alışveriş alışveriş...<br />
<br />
Şimdi seyahat vakti, keşif vakti.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://bangkok-pattaya-turu.com/images/big/Bangkok-.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://bangkok-pattaya-turu.com/images/big/Bangkok-.jpg" width="295" /></a></div>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-62778084761812188602011-07-08T02:09:00.001+03:002011-07-08T02:12:02.093+03:00PersepolisBugün Persepolis'i izledim. Marjane Satrapi'nin çizgiromanından uyarlama bi animasyon.<br />
<b>İlk defa bi animasyon canımı acıttı benim.</b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.yeneryildiz.com/wp-content/uploads/2011/02/persepolis.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://www.yeneryildiz.com/wp-content/uploads/2011/02/persepolis.jpg" width="240" /></a></div>Küçüklüğünden itibaren Şah'ın yıkılışını, İran'daki devrimi, İran-Irak Savaşı'nı Marjane'ın gözünden anlatıyor. Ben böyle bi şey beklemiyordum, çok çok yoğundu - iyi anlamda. Bu zamana kadar izlemediğime pişman oldum.<br />
Bazı insanlar galiba gerçekten bi misyonla geliyorlar hayata. Şu anda vatan haini ilan edilen Marjane'ınki de bu hikayeyi hepimize anlatmaktı sanırım, bikaç kere ciddi şekilde ölümden dönmesi de bundan olsa gerek.<br />
Böyle hayatları duyunca ne hissedeceğimi bilmiyorum. Masal gibi geliyor, kurgu gibi. Ama hepsi gerçek işte, aslında yaşanmış, hepsi olmuş, olmakta.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir4l7Yn3sOViCtHJ51YMy5y8Av1eq7kh6OwPG22V3iQWgDu_KFlGem_k-RfVcXxEbeiW1GrDKBxx37SgrPUKgiQk6j9Vg4iNN2vtCpgGlGg377e_H1nsKVTkN9s0O07LbqR7xTyPg4wYY/s1600/080203_persepolis02.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="216" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir4l7Yn3sOViCtHJ51YMy5y8Av1eq7kh6OwPG22V3iQWgDu_KFlGem_k-RfVcXxEbeiW1GrDKBxx37SgrPUKgiQk6j9Vg4iNN2vtCpgGlGg377e_H1nsKVTkN9s0O07LbqR7xTyPg4wYY/s400/080203_persepolis02.jpg" width="400" /></a></div>Şah'ın devrilmesiyle başlıyor film, böylece Marjane 'komünist' olduğu gerekçesiyle yıllarca hapis olan amcasına kavuşuyor. Ve beklenen devrim gerçekleşiyor. Durum daha da beter bi hal alıyor, insanların ideolojileri yıkılıyor, sağlam duranlar ise idam ediliyor. Kadınlar burka'ya, erkekler korkaklığa hapsoluyor. Bütün bunların yanında İran-Irak Savaşı başlıyor. Ve biz bütün bu azabı Merjane'la yaşıyoruz...<br />
Bi diktatör nasıl başa geçer, devrime geçiş süreci nedir - nasıl olur, insanlar aslında ne kadar geri gitmeye meyillidir, cehenneme dönse de insan yurdunu terk edebilir mi, yurtdışında doğulu olup da kendi ülkende yaabncı kalmak nasıldır, bi kadın özgürlüğü için ne kadar savaş verebilir, bi ülke nasıl mahvolur, özgürlüğün limitleri her geçen gün nasıl kısıtlanır...<br />
<b>Bi insan bu kadar acı çekemez dedim, çekmemeli.</b><br />
<b>Niyetim fakir edebiyatı yapmak değil; ancak her birimiz çok şanslıyız, sadece özgür olabildiğimiz için bile</b><br />
Tamam şimdi önümüz henüz yaz, güneş kavuruyor. Hepimiz renkli renkli, cıvıl cıvıl filmler izlemek istiyoruz, gülmek istiyoruz; ama hepimiz de gece üçlere kadar ayaktayız. Koyun bi gece Persepolis'i DVD'ye, izleyin. <b>Zaten gelmiyorsa kaçmaz o uyku.</b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://i2.listal.com/image/1421927/600full-marjane-satrapi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://i2.listal.com/image/1421927/600full-marjane-satrapi.jpg" width="297" /></a></div>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-63058673571286036532011-06-26T23:26:00.001+03:002011-06-26T23:29:44.657+03:00Stockholm Sendromu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.discobelle.net/wp-content/uploads/2008/04/stockholm-syndrome-logo.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="176" src="http://www.discobelle.net/wp-content/uploads/2008/04/stockholm-syndrome-logo.jpg" width="400" /></a></div><br />
Bugün <b>Muayenehaneme Dokunma!</b> ve <b>Gay Hakları Onur Yürüyüşü</b>'ne katılıp <b>daha fazla ilginç bi şey göremem artık</b> derken hayat beni yine yanılttı.<br />
Akşam AliK ve Ege'yle Starbucks'ta oturuyoruz, huzur muzur, kahve kokusu... Derken Yılmaz Erdoğan saç sakallı - ancak biraz daha kırçal, biraz daha beyaza yakın - uzaktan İstanbul beyfendisi görünümlü bi adam tam yanımızda gazetelere bakmaya geldi. Sonra bize döndü ve uzunca bi tirad attı, tahminimce şizofrendi:<br />
<br />
"Şitokolm Sendromu çocuklar! Şitokolm Sendromu! Ne olduğunu bilir misiniz?"<br />
<b>(Burda bizde, ulan bizi kaçırcak da kendine aşık mı ettirecek, hayır kaçırılcak bi tipimiz de yok, noluyo be?! endişeleri...)</b><br />
"İşte, bunun gibiler (hayali bir adamı göstererek), bunun gibi insanlarda bu sendromdan var! Hayır, geçecek onca yer varken geliyor benim arkamda duruyor. Aaa... ama ben gerilirim, insanlar düşüncesiz, kesinlikle düşüncesiz! Hayır, tolerans edemen ben bunlara. Dolaş yandan geç di mi? Yok, yok. Geliyor, beni rahatsız ediyor, geçemeyeceğini anlıyor - yo yo, yol vermem çünkü! - ve başka bi yol denemek o zaman aklına geliyor! Şitokolm Sendromu, maalesef memleketimiz Şitokolm'lerle dolu!!"<br />
<b>(Oğlum keşke memleket Stockholm'lerle dolu olsa, ne diyosun amca?! Hayır, o bahsettiğin öyle bi psikolojik bozukluk da değil ki... Sen konsepti çok yanlış anlamışsın!)</b><br />
"Faruken Bayraktare'yi bilir misiniz çocuklar?"<br />
<b>(Iııı... Hayır, beyamca?)</b><br />
"Kendisi Sütaş'ın böyle inekli minekli karikatürlerini çizer. O da işte böyle tipleri çizer, öööyle bütün gün tren izler bu tipler."<br />
<b>(Sütaş karikatürlerini okuyup kendini entelektüel sanan birini ilk defa görmenin şoku)</b><br />
"Şitokholm Sendromu'nu bilir misiniz çocuklar? Dikkat edin: Şitokholm! Switzerland değil, Swedish!"<br />
<b>(????????? Seni yemişler bey amca!)</b><br />
"İşte memleket böyle çocuklar, maalesef böyle. Öğrencisiniz herhalde, sınavlarınızda başarılar!"<br />
<br />
Ve bey amca gitti, çok korktum sevgili blog çook.<br />
Şitokholm Sendromu'ndan muzdarip miyim neyim, haydaa!Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-70608154150642069832011-06-20T01:26:00.000+03:002011-06-20T01:26:35.765+03:00KişiselBi yaz tatili daha beklemekte. Her yıl her yıl değişen şeyleri aklım almıyor. Ne insanlar aynı kalıyor, ne arkadaşlar, ne sen ne ben... Geçen yıl sırf "O da orda olacak mı?" heyecanıyla gittiğin yerlere şimdi "O da olacak mı?" korkusuyla gitmediğin insanlar oluyor. Sarmaş dolaşken arayıp sormadıkların oluyor. Geçen yıl yüzüne bakmadıkların, şimdi vazgeçemediklerin oluyor. Olsun, hiçbirimiz aynı kalamıyoruz ki zaten.<br />
Zaman hiç geçmiyor gibi geliyor, bi bakıyosun lisede son yılına giriyorsun. Bitse de gitsek'ler bi burukluk oluyor işte.<br />
Kafa karışıklıkların oluyor, anlam veremediklerin oluyor. Bi yılda tepetaklak devrilen ilişkiler oluyor. Sabah ilk günaydın demek istediklerin şimdi bi merhabalık yer kaplamıyor.<br />
Ben bu değişimden çok korkuyorum işte. Zaman böyle gelip geçiyo ya, yakıp yıkıyo ya, o benim en büyük korkum. Vay be, diye eskileri hatırlıyosun ya. İşte benim en çok yutkunduğum anlar, o zamanlar.<br />
Ne kadar yol aldım, diye bakıyorum bazen. Bilemiyorum. Akıllanmak da istemediğimi fark ediyorum çok.<br />
<b>Hiç akla gelmeyecek şeyler insanın başına geliyor. Başa gelen çekiliyor. Böyle böyle bi yıl geçiyor.</b><br />
<br />
Şimdi önümüz yaz... Güneye ineriz belki, alacak nefeslerimiz var daha çok. Affedeceklerimiz var, affetmeyeceklerimiz var. Hatırlayıp güleceklerimiz var, henüz yaşamadığımız güleceklerimiz var. Değerini sonradan anlayacaklarımız var. Daha çok var...Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-81437218230514966032011-05-27T21:44:00.000+03:002011-05-27T21:44:52.594+03:00Tasarım Alaturka<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://stildefteri.com/wp-content/gallery/tasarimalaturka_1/tasarim-alaturka-01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="181" src="http://stildefteri.com/wp-content/gallery/tasarimalaturka_1/tasarim-alaturka-01.jpg" width="320" /></a></div><br />
Bugün Akaretler'de <b>Tasarım Alaturka</b> adlı sergiye gittim ve uzun bi zamandır böyle eğlenceli tasarımlar görmemiştim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.avmgazette.com/userfiles/image/1305027602_TasarimAlaturka.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://www.avmgazette.com/userfiles/image/1305027602_TasarimAlaturka.jpg" width="228" /></a></div>Sergi Autoban'ın hemen yanındaki küçük odacıklarda. Acaba yetişemeyecek miyiz diye korktuk da neyse ki akşam sekize kadar açıkmış, bu <b>modern sanat'ın kolay erişilebilirliği</b>ni seviyorum ben ya (:<br />
Serginin olayı <b>Alaturka motifleri mümkün olduğunca tasarımın içine yedirmek, ki bu zamana kadar tasarım hep Batı ve özellikle de Avrupa'yla ilişkilendirildiği için de özgün bi proje. </b>Zaten Kader Kısmet adlı bi sosyal sorumluluk projeleri de var ve Orhan Gencebay t-shirt'lerinin gelirleri Sulukuleli kadınlara yardım için kullanılıyor.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://img5.mynet.com/ha6/t/turk-ozgu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="http://img5.mynet.com/ha6/t/turk-ozgu.jpg" width="320" /></a></div>Tasarımlar birbirinden güzeldi de en çok <b>Türkçe pop şarkısı yazdırtan zarlar hoşuma gitti. Tasarımın adı Salla Gitsin </b>ve bikaç zar var, zarların altı yüzünde klasik bir Türkçe pop şarkısında geçen klişe kalıplar var: <b>Yar, gittin gideli, yüreğim, seni özlüyor, deli yar, ahh, buz kesti</b> gibi ve gerçekten de her sallayışımda bi nakarat çıktı, oldukça komikti. Böyle yazılmış bi şarkıyı dinleyebileceğiniz kulaklık da yerleştirmişler, ki dinlerken kıkır kıkır gülüp milletin garip bakışlarını çektim üstüme.<br />
<b>Parmak şeklinde kulak çubukları</b>nı gördüğümde ise iğreneyim mi güleyim mi bilemedim.<br />
<b>Starbucks bardağı şeklinde ince belli çay bardağı</b>nı (Starbucks logosu yerine Tavşan kanı logolu hem de!) almak istedim; ancak onlar satılık değildi. Plastik olduğu için sağlık bakanlığından izin alamadık insanlar gerçketen kullanmaya kalkmasınlar diye bi açıklama yaptı görevli, utandım kendimden. Elde yıkamak gerek herhalde diye hesaplar yapmıştım çünkü...<br />
Bozulan televizyona, sinir bozan eşe dosta fırlatmak için <b>Bunerang Terlik</b> var, fırlatınca geri dönüyor.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.abvizyonu.com/wp-content/c24.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://www.abvizyonu.com/wp-content/c24.jpg" width="308" /></a></div><br />
Emrah şeklinde Stencil var, serginin en popüler parçası.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.sokakstili.com/wp-content/uploads/Tasar%C4%B1m-Alaturka5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="171" src="http://www.sokakstili.com/wp-content/uploads/Tasar%C4%B1m-Alaturka5.jpg" width="320" /></a></div><br />
30 Mayıs'a kadar gidin bi gezin görün, eğlenin derim ben. Giriş ücreti de yok, ohh miss... (:<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-9e0JoY91l3s/TZ7PEC6-dcI/AAAAAAAAAL0/xMNp7k7xCQo/s1600/tav%2525C5%25259Fan%252Bkan%2525C4%2525B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-9e0JoY91l3s/TZ7PEC6-dcI/AAAAAAAAAL0/xMNp7k7xCQo/s320/tav%2525C5%25259Fan%252Bkan%2525C4%2525B1.jpg" width="317" /></a></div>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-29912310556851938082011-05-14T01:09:00.001+03:002011-05-14T01:12:58.975+03:00Italiano<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.kuzeyegerehberi.com/wp-content/uploads/2010/11/italya.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="http://www.kuzeyegerehberi.com/wp-content/uploads/2010/11/italya.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.ozgunresimler.com/data/media/612/italya-fransa.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://www.ozgunresimler.com/data/media/612/italya-fransa.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">İtalyan olan hiçbi şeye objektif yaklaşamıyorum - ki bu beni endişelendirmiyor değil. <b>Ama bayrağının renklerini mozarella - domates - fesleğen üçlüsüne dayandıran bi toplum sevilesi değil de nedir... Adamlar tam keyif adamı</b>, nası bi İtalyan - Akdeniz aşkıyla yanıp tutuşuyorum, anlatamam. Mutfağı, (ve burda <b>margherita pizza</b>'sından <b>lazanya</b>sına, <b>Roma dondurması</b>ndan <b>tiramisü</b>süne, <b>rissotto</b>'sundan <b>gnocchi</b>'sine, <b>spaghetti bolognese</b>'inden <b>ravioli</b>'sine kışkırtıcı lezzetlerden bahsediyoruz!), espresso/kahve geleneği, Akdeniz karakteri, mimarisi (<b>Pisa</b>'dan <b>Colesium</b>'a, <b>Sforzesco Şatosu</b>'ndan <b>Trevi Çeşmesi</b>'ne, <b>Davud Heykeli</b>'nden <b>Caserta Sarayı</b>'na yapımı gerçekten deha gerektiren inşalar!), tasarımda dünyanın belki de en önde gelen ülkelerinden olması, modada başı çekmesi (bknz: <b>Dolce & Gabbana, Giorgio Armani, Fendi, Prada, Gucci, Salvatore Ferragamo</b>...), ne bliym <b>Nutella</b>'sı, sokaklarında dolaşan <b>Vespalı takım elbiseli iş adamları</b> deli ediyo beni. Hani yakında Berlusconi'ye bile sempatiyle yaklaşıp, ama adam keyif adamı bee, işini biliyo, <b>ooh vur patlasın çal oynasın Berlusconi!</b> diyebilirim, o derece. <b>Bavulumu topliyim Lecce'ye uçup orda yaşamak istiyorum. Bi ara bütün bu "çılgın proje" dalgası çıkmadan önce kendi çapımda çılgın projeler yapıp üniversiteyi Scuola Politecnica di Design / Milano Tasarım Okulu'nda okumayı bile düşündüm.</b> İtalyan Üniversitesi açılıyomuş İstanbul'a, hani içten içe mezuniyetime yetişsin diye dua etmişliğim vardır.</div><div style="text-align: left;">Ferzan Özpetek ve Caffe Néro takıntılarımda bu İtalyan aşkımın büyük rol oynadığını düşünüyorum.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.vizetakipmerkezi.com/images/italya-vizesi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://www.vizetakipmerkezi.com/images/italya-vizesi.jpg" width="320" /></a></div><div style="text-align: left;"><b>Akaretler'de Cafe d'Alfredo</b> diye bi İtalyan restoranı var, gidip görülesi, lazanyası, margherita pizza'sı mutlaka tadılası. Ortamı gayet hoş, yemeği sunuşları, karizmatik & hafiften Issız Adam'ı andıran şefi, servisi, lezzeti tam kıvamında. Fiyatları biraz tuzlu; ama Akaretler deyip geçmek lazım, <b>zaten fiyatının karşılığını kat be kat keyifle geri ödüyorsa bence kesinlikle hak ediyordur.</b></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.gurmerehberi.com/wp-content/uploads/2010/05/Cafe-Alfredo.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="191" src="http://www.gurmerehberi.com/wp-content/uploads/2010/05/Cafe-Alfredo.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://groovyvegetarian.com/files/2008/02/vegetarian-valentine-dinner-recipe-ravioli-hearts.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://groovyvegetarian.com/files/2008/02/vegetarian-valentine-dinner-recipe-ravioli-hearts.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj83Kgc_d6ypug9j4mDmIGi7COsusxW3vTMsqTGLMMDx0k_HYBHMhUbL0EWebNVE1Ap_7l_hu5zzVJhUdJSp8hvUDl1AUHY7YNRuQyqkOg5Php1OscWNU-dDxe_OiNJqp2XzeflnVTZW5vi/s1600/BN1369_39.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj83Kgc_d6ypug9j4mDmIGi7COsusxW3vTMsqTGLMMDx0k_HYBHMhUbL0EWebNVE1Ap_7l_hu5zzVJhUdJSp8hvUDl1AUHY7YNRuQyqkOg5Php1OscWNU-dDxe_OiNJqp2XzeflnVTZW5vi/s320/BN1369_39.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.ogrensek.com/wp-content/uploads/2011/03/tiramisu_.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="http://www.ogrensek.com/wp-content/uploads/2011/03/tiramisu_.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/_OC-W7KGqI0E/SfgwaUCsjAI/AAAAAAAAAQA/RHkGQpOBE8A/s400/I__heart__nutella_by_meppol.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/_OC-W7KGqI0E/SfgwaUCsjAI/AAAAAAAAAQA/RHkGQpOBE8A/s400/I__heart__nutella_by_meppol.jpg" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/_WrbsaDmoaaE/S8OpwWY2J2I/AAAAAAAAADQ/PzPfyhDFXiA/s1600/salvatore-ferragamo-spring-summer-2008-ad-campaign-preview.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/_WrbsaDmoaaE/S8OpwWY2J2I/AAAAAAAAADQ/PzPfyhDFXiA/s320/salvatore-ferragamo-spring-summer-2008-ad-campaign-preview.jpg" width="227" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.luxuo.com/wp-content/uploads/2009/11/scarlett-johansson-fragrance.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="211" src="http://www.luxuo.com/wp-content/uploads/2009/11/scarlett-johansson-fragrance.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.pradafan.com/photogallery/rates_prada.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://www.pradafan.com/photogallery/rates_prada.jpg" width="239" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://farm4.static.flickr.com/3154/2942066106_374ac38730.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://farm4.static.flickr.com/3154/2942066106_374ac38730.jpg" width="229" /></a></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px;"><br />
</div>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5975209195382213957.post-13187972141979505152011-04-29T23:33:00.001+03:002011-04-29T23:34:12.232+03:00Nükleer santralden zararlı Greenpeace'çi: Nükleer Kafa<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.balim.net/files/image/cevreci_belediye.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="http://www.balim.net/files/image/cevreci_belediye.jpg" width="320" /></a></div><br />
Tüm suç benim, tüm hata bende. <b>Mea culpa</b> yani... Sen ne diye gidersin de mektebin önünde durur beklersin, tam kurbanlık koyun ya!<br />
<b>Geldi bi çevredostu Greenpeace'çi "aa ama anketör değilim"ci anketörün teki, parlak gülüşü ve muhtemelen tamamen organik, rüzgar santrallerinden veya güneş panelinden elde ettiği enerjisiyle MERHABAAAA! şeklinde. </b>Hayda.... Genelde göz temasından kesinlikle kaçınma, yanlışlıkla temas kurulması halinde kulağa iPod takma, <b>çok acelem var! </b>havasında hızlı ve emin adımlarla yürüyüp geçme, takmama, en olmadı <b>"Bof.. Mais je comprends pas turc chérieeee?!"</b> şeklinde roleplay gibi ustaca taktiklerle geçiştirebiliyodum bu tür tacizleri. Ama o an elimde Uykusuz (<b>yani "mais je comprends pas turc, tu parles français?" olanağı ortadan kalkıyor)</b>, aheste aheste mektep kapısının önünde bekiyordum (<b>"çok acelem var!" adımları ve göz temasından mümkün olduğunca kaçınma gibi taktikler de işte bu noktada sönüyor)</b><br />
Hayır kerata bi de temiz yüzlü, bi de güzel, tersleyemiyosun. <b>"Nükleer hakkında ne düşünüyosunuz?" dedi yine o güneş panelinden veya hidroelektrik santralden elde ettiği beleş, taze enerjiyle. </b>Hayda... "Ben karşı değilim" dedim. Hay demez olaydım. <b>Sevgili Nükleer'in yüzünde Shrek'teki çizmeli kedinin masum ifadesi belirdi, o hidroelektrik santralden gelen enerji bi anda gitti </b>ve incelen bi sesle "Ama nedden?" diye sordu <b>(Bu nedden çok önemli; zira vurgu acındırmak için d harfinde)</b>. Herkesin var kardeşim, etrafımız nükleer, kaldır hidroelektriği, suyu muyu rüzgar çanakkale alaçatı boşver bunları bebişim bizim de olsun bi nükleerimiz. Tabi böyle bebişim'li konuşmadım <b>(Sosyal kural no 42: Karşındaki ne kadar hoş olursa olsun ilk gün bebişim moduna geçme)</b>. Kibarca böyle böyle arkadaşım, why not nükleer?! dedim.<br />
Bi ara Greenpeace'i biliyo musun? diye de sordu Nükleer. Tabi ki??! dedim gözlerimi abartılı bi şeklide devirerek.<br />
<b>Greenpeace: Her yerde yeşil gücü adına eylemler yapan, taksim meydana gidene kadar köe kapmaca oynadığınız ve enerjilerini fotosentezle sağlayan, çocuklarınızın bu gidişle üç gözlü/yarım kulaklı ya da kulaksız/tek kollu falan doğacağı kehanetlerinde bulunan aktivistlere sahip çevreci örgüt.</b><br />
<br />
<b>Sevgili Nükleer</b> başladı Japonya'dan, düz gitti Çernobil'in Karadeniz kazazedelerinden, en son çocukların üç gözlü doğsun ister misin? ' den çıktı. Bayağı da uzun konuştu; ama takip edemedim. O sırada Nükleer Kafa'nın o nur yüzündeki çilleri sayıyodum, iri gözlerini inceliyodum, kirpikleri kıvrıkmış çok güzel! bile dedim bi ara, öyle yani. En son kredi kartım yok! dedim <b>ve böylece çevreci maceram sona erdi. Seninki kaç cm? diye soramadım Nükleer Kafa'ya içimde kaldı, yanarım yanarım ona yanarım...</b>Edahttp://www.blogger.com/profile/06373511942543882024noreply@blogger.com0