28 Eylül 2010

Mürekkeplenmek ya da mürekkeplenmemek, işte bütün mesele bu...

18 yaşına girince napicam?
Klişe ergen düşüncesidir bu. Kendi adıma, hiçbi şey değişmiycek, kağıt üstünde reşit olacağım, ha bi de "Ya kimlik sorarlarsa??!" korkuları olmadan istediğim yere girip çıkacağım. Hatta 18. yaşımı bu nedenle Public gibi bi yerde kutlamayı düşünüyorum; ancak konumuz bu değil.
18'ine girer girmez çoğu akranımın ne yapacağını söyleyeyim size: DÖVMELENMEK!
Dövme, insanın reşit olduğunu veya 18 gösterdiğini (ya da dövmeci bir tanıdığının olduğunu) gösterebilme, uzunca bi süre ilgi odağı olma, bikaç ay boyunca potansiyel güncel konuşma konusu haline gelmenin kolay yollarından biridir.


Eğer kürek kemiklerine melek kanadı, yok efendim ayak/el bileğine minik kalpçikler, omuz arkasına yıldızlar, enseye latince sloganlar yaptırmayı düşünüyosan sevgili okuyucu, yalnız değilsin. Orjinalitenin peşinde koşarken bütün bu fikirlere kapılan senin gibi yüzbinlerce insan var. (Evet, binlerce dansöz var) Yani bunlar gibi "Ayy çok tatlı!"/"Çok şekeeerrrrr!" dövmeleri yaptıracaksan, hala bi şansın var, VAZGEÇ!

Ama gerçekten anlamlı bulduğun, hayatın boyunca seninle olmasını istediğin bir dövme düşünüyosan, insanlara değil kendine gösterip hatırlatmak istediğin bişey varsa aklında, o zaman da DURMA! Sonuçta dövme bir sanat. Sanatı vücutta taşımak, bence gerçekten derin bi felsefesi olan, anlamlı bi hareket.

Ben mesela... Omurilik çukuruma yukarıdan aşağıya inspire yazdırmak istiyorum. İlham hep benimle olsun diye.

21 Eylül 2010

Evet, herkes bir gün 15 dk.lığına ünlü olacak...

...AMA FORMSPRING'LE DEĞİL ARKADAŞ!
Ben bu Formspring olayına baştan beri karşıydım, şimdi iyice popülerleşip Facebook homepage'imin yarısından fazlasını milletin "I'm having fun with Formspring!" linkleri doldurmaya başlayınca bu konuda dile gelmek istedim.

Tamam hepimiz biraz ben-merkezciyiz, hepimiz özel hayatımızın kurcalanmasından zevk alıyoruz, hepimiz kendimizden bahsetmeyi seviyoruz; ama bunun yolu bu olmamalı, bokunu çıkarmamak gerek arkadaş. Yani Formspring gereksiz bi teşhircilik değil de nedir?! Bi de şu anonim olayı çıktı mertlik bozuldu. Anonimlikten alınan cesareti hayatta hiçbi doping vermiyo ya. Ne o öyle saçmasapan sorular, milletin gizliden gizliye düşünüp kimsenin dile getirmediği, kişinin yüzüne gülünüp de arkasından söylenen tüm laflar bamgüm yazılıyor bu anonimlikle... Nereye kadar...

Ha madem Formspring açıp kaşındın, her türlü en ahlaksızından en absürdüne soruyu cevaplicaksın, yok öyle soru beğenme.

Bi de kendi kendine anonim soru sorup cevaplayan zihniyet var ki amaçlarını hala çözebilmiş değilim. Bu kadar ifşa edilmek istiyosanız konuşun orda burda adam gibi ya, gerek yok bu oyunlara.

İşte öyle... Okul başladı, asabiyetim bundandır.

16 Eylül 2010

FNO İstanbul

VOGUE Tr'yi çıktığı ilk aydan itibaren takip edip biriktirmeye çalışan sadık bi okuru olarak, Fashion's Night Out İstanbul'a kayıtsız kalamazdım, di mi? (:
Ben Nişantaşı'nı düşünüyorum, siz? 18:00'den 24:00'e tüm dükkanlar açık, kokteyller, indirimler, ünlüler, fırsatlar, tarz insanlar... Tanrım! Heyecan yaptım bak şimdi...
Tamam, bu ve benzeri etkinlikler bizi kapitalizmin tam kucağına düşüren(hatta afedersiniz tabiri caizse oturtan), tüketim çılgınlığını körükleyen etkinlikler vesaire vesaire... I DON'T CARE!
Nerelere uğrayacağımı çoktan planladım: Adidas, Accessorize, Bilstore, Topshop(kesinlikle!), Gap, Vakko, V2K Designers, Beymen, Beymen Blender, Midnight Express, Toywatch(bi Toywatch saat deliler gibi istiyorum; ancak diğer tüm mağazalara girmeyi planladığım için buraya sıra gelince elimde avcumda para kalmayacağından eminim...) Koton(tüm ürünler geceye özel %30 indirimdeymiş! Abiiiiiiiiii!) vaktim kalırsa da D&R ve Teknosa tarzı daha unisex mağazalardan tura devam etmeyi düşünüyorum. Tabi arada bi House Cafe molası verebilirim. Bak şimdi mağaza adı sayarken bile ağzımın suları aktı...
Hadi bakalım! (:

Off, bu "cheesy"liği yapmak istemezdim; ama FNO'nun gazına verin gitsin:
you know you love
xoxo

6 Eylül 2010

L-O-V-E

"Çıkmak" ne küçümseyici bi kelime, ne eksik. Birini "çıktığım" şeklinde nitelendirmekse düpedüz hakaret bence. Ya da "çıkıyo musunuz?" Ne biçim bi soru bu? "Evet, çıkıyoruz." Nası bi cevaptır?
Hayır, illa her güzel şeyi etiketlemeyelim, yaftalamayalım, ad koymayalım aramızdakine falan tripleri değil bunlar. Sadece ne bliym.. "Çıkmak" çok yetersiz bi kelime. Yetersizliğinden kaybedip de çirkinleşen bi kelime.
Çıkmak, ortaokulda kalması gereken bi ortaokul kelimesi.
Aranızda bişeyler varsa zaten vardır, özel bişeyler paylaşabiliyosanız paylaşabiliyorsunuzdur ki bu da oldukça hoştur, mutluluk vericidir, gerçekten insanın içinin yağlarını eritir. Bu şeyi "çıkmak" olarak adlandırmak saçmadır, mantık dışıdır.
Yok eğer ilişki; facebook status'ünden millete in a relationship hava atmalara, "romantik" adledilen yerlerde takılıp yemek yiyip sinemaya gidip evlere dağıldıktan sonra mesajlaşmaya, yürüyen merdivende öpüşmeye dayanıyorsa çıkmak budur.
En son birisi "Çıkıyo musunuz?" diye sorduğunda afallamıştım mesela. "Kem küm.. Eee, bilmiyorum." falan gibi tatmin edicilikten en uzak cevabı verip geçiştirmiştim. Hayır, bi yerden bi yere çıktığımız falan yoktu bizim. Gayet stabildik.